22 Şubat 2006

AB’nin Tarım çökerteceği görüşleri



Neo-liberalizm dönem ile birlikte,sosyalizm tehlikesi karşısında koruma altına alınan, küçük özel mülkiyeti yaşatma politikasına son verilmesi ile küçük köylü üreticileri, köylerini terk edip,Büyük şehirlerin varoşlarında toplandıkları bir vakadır.1970 sonrası hızlanan,24 ocak 1980 ekonımik karaları la doruk noktasına çıkan küçük köylülüğün tasfiyesi, AB’ne girişle yeni bir boyut kazanıyor.
TKP’nin çıkardığı istatistiklere göre( ki AB raporundan alıyor)”Tarımda çalışan kişi sayısı her yıl geriliyor.......2003 yılı sonu itibariyle tarımda 7 milyon işçi çalışıyor.Yani,çalışanların yüzde33’ü tarım alanında istıhdam ediliyor.Bu oran 2001’de yüzde 35, 2002 yüzde 34 idi.her yıl 1 eksiliyor.........1991 yılında 4 milyon tarım işletmesi bulunuyordu.2001 yılında bu sayı 3 milyon düşmüş........İşgücü kullanılmındaki azalma ile karşılatırıldığında olan şeyin tarımda da üretimin belirli ellerde toplanması olduğu anlaşılıyor (a.ç-y)......... tarımda tasfiye olan iş gücü AB emperyalizminin bu fabrikalarında ucuz iş gücü olacak” “Tarımda çalışmaya devam eden emekçiler,çiftçiler ise AB ile sözleşme imzalayacak.” (a.ç-y) (yani işçileşecek-y)
TKP’nin,AB’nin tarım politikasına itirazı,onu hangi sınıfın çıkarını gözeten siyasi hareket olduğun açık olarak gösteriyor. Gelişmiş kapitalist ülkelerde ,Revizyonizm, kapitalizm ile sık bağ kuran işçi sınıfının aristokrat tabakasına tekabül eder iken,Türkiye gibi geri kapitalist ülkelerde ise, işçi sınıfı içinde henüz hatır sayılır aristokrat tabak oluşmadığından dolayı, revizyonizm,kapitalist ilişkilerin gelişmesi sonucu, ortadan kalkmaya mahkum,özel mülkiyetçi küçük üreticilerin sınıfsal çıkarının savunan ve kapitalizm’in tasfiye edilmemesini isteyen,siyasi hareketlerdir.TKP’nin,neo- liberalizm dönemle birlikte, tarımda küçük üretimçilerin tasfiye olmasıla,işçileşmenin gelişmesiden rahatsızlık duymasının temel nedeni,son özel mülkiyeci toplum;kapitalizm’in kendi mezar kazıcısının sayısını durmadan çoğaltmasındandır. Bunun için,neo-liberalizm’e ,AB’ne karşıdır. Onu gericilerin saflarına düşürende bu nedendir.
Oysa Türkiye’de de, her ne şekilde olursa olsun, küçük üretimin büyük üretime dönüşmesi,küçük köylü üreticilerin, iş gücü meta olarak satışa çıkararak işçileşmesi,kapitalizm’in yıkılmasının, sosyalizm’in kurulmasının maddi şartlarını olgunlaştırır.Kapitalist gelişme,açlığa,sefalete,yıkıma yol açması kaçınılmazdır.”tarımda tasfiye olan iş gücü, AB emperyalizminin bu fabrikalarıda ucuz iş gücü “olması, işçi sınıfıla burjuvazi arasıdaki çelişkinin keskinleşmesine,işçilerin burjuvaziye karşı ekonomik ve siyasi mücadeleye girmesine ,kendisi için sınıf olarak örgütlenmesine, sosyalizm’in tek kurtuluş yolu olduğunun anlaşılmasına yol açmazmı? TKP,işçileşen köylülerin “ AB emperyalizminin fabrikalarıda” ucuz iş gücü olma “ sına işaret ederek “yurt-sever”liğini gösteriyor!. Peki , bunlar “milli burjuvaz!”inin fabrikalarıda “pahalı işgücü” olarakmı çalıştırılıyorlar?.Oysa,Bırakın “Milli! Holdingler”i,”Anadolu Kaplanları” diye adlandırılan burjuvalar dahi, işçileri,sendikasız,sigortasiz,en düşük üçretle ve günlük 12, 14,hata 16 saat çalıştırdıklarını dünya alem biliyor.,Dünya işçi sınıfının,1850 sonra burjuvaziye kabul ettirdikleri 8 saat iş günü ,2000 yılınınTürkiye’side doğru dürüst yürürlüğe girmiş dahi değil..Ama, TKP’yi işçi sınıfı, hiçmi, hiç ilgilendirmiyor.O,özel mülkiyeti ve kapitalizm nasıl “yaşat”tacağının hesapını yapıyor.
Türkiye’de,köylülük, ve kapalı tarım ekonomisi,,lonca ekonomisinin kalıntılarını yaşattan esnaf , sanaatkar,gibi küçük mülk sahipleri, dinci gericiliğin,faşizm,sosyal temelini oluşturuyorlar.Bunların, özel mülkiyeci tutuculukları, Türkiye’de dinci-gericiliğin,faşizm’in siyasi olarak güçlü oluşunu sağlıyor. Ama, kapitalist üretim ilişkilerinin gelişmesi, kapitalizm ekonomik kanunlarının giderek ekonomiye egemen olması,küçük köylü üretimi, esnaf ve sanatkarları üretim araçlarından, özel mülkiyeten arıdırıyor,veya arınmalarının koşularının yaratıyor.Küçük burjuva sınıfın tasfiyesile,işçileşmenin hızlanması,dinci gericiliğin,faşizm sosyal temelin zayıflatır (ve Türkiye’de neo-liberalist ekonomik-politik uygulamalar sonucu objektif olarak zayıflatıyor)

Özellikle 12 sonrası,uygulamasına hız verilen neo-liberalist ekonomik programla,özel mülkiyetin giderek ve hızlı bir tarzda daha azınlığın elinde toplanmakta,sanayileşme Anadolu’nun dört bir tarafına yayılmakta,Türkiye işçi sınıfının (çalışanı ve işsiz ile) sayısı hızlı bir tarzda artmaktadır ve ara tabakalarının ortadan kalkmasıla ,burjuva, proletarya ayrımı daha belirgin hale gelmektedir.
Kapitalist gelişme, küçük mülk sahiplerini, mülkiyeten arınma korkusula baş, başa bırakması,onları aynı zamanda tekelçi- kapitalizm’e öfke duymasına neden oluyor.(21) Küçük burjuva kesimlerin, tekelçi kapitalizm’e karşı duyduğu öfkeyi,onu yeniden özel mülkiyetine kavuşturmak için değil,kapitalizm yok etmeğe doğru yönlendirmek gerekir.Ama revizyonist TKP, tam tersini öneriyor,küçük mülkiyeti ,küçük köylülüğün yaşatılması gerektiğinin propagandasına ağırlık veriyor. Durmadan ,Tarım ekonomisinin çöktüğünden,hayvancılığın yok olduğudan,tarım ürünleri ihraç eden ülke konumudan, ithal eden ülke konumuna gelindiğiden,,kendisi için yeterli olan tarım üretimine sahip ülke olmaktan çıkıldığından dem vuruyor.Aslıda, TKP,kapilizm’in çöküşünden yakınıyor,”izlediğiniz ekonomi-politika la kapitalizm’in ana damarı olan küçük üretim yok ediyorsunuz,dolaysıla kapitalizm’i yok olmasının şartlarını yaratıyorsunuz”demek istiyor. Onun, AB’ne karşı olmasının temel nedenide budur.
AB’ne girme sürecinin başlamasını ve Türkiye’nin AB üye olmasını,Türkiye’nin tekelçi komprador burjuvazisi, ve onun basın yayın organları tarafından, işçilere ve emekçilere kurtuluş umuttu olarak sunulması ve bu konuda yoğun propagandaya girişilmesi,.Türkiye’li işçi ve emekçileri, gelişmiş kapitalist ülkeler hakkında hayallere kapılmasını sağlamaya yöneliktir.Milyonlarca işsiz,aç sefil insan,AB’ne girildiğide,durumlarının düzeleceğini zanediyorlar,”Avrubalılar gibi bir yaşat”ıya kavuşacaklarını sanıyorlar.Oysa,sosyalizm’in kırıntıları dahi tasfiye ediltikten sonra burjuvazi, göklere çıkarılan “Avrupalıların yaşantı”larını ortadan kaldırıyor..”Refah toplum”a,”sosyal-devlet”e son veriyor.Artık,giderek AB üye ülkelerideki işçilerin yaşantısıla,Türkiye’deki işçi ve emekçilerin yaşantıları arasıda fark kalmıyacak ve kalmıyor.Ama bu durum, AB’nin dışında yer alması istenen , bugünkü Türkiye’yi savunmayı gerektirmez.(22)


“Emeğin Avrupa”sı görüşlerinin içeriği

ÖDP, Türkiye’nin AB’ne katılmasının desteklerken, “sermayenin Avrupa”sına karşı “ alternatif olarak, “emeğin Avrupa”sını gündeme getiriyor.ÖDP,niye, kapitalist-emperyalist AB’ne karşı, sosyalist Avrupa’yı alternatif olarak öne sürümüyor sorusunun cevapı,”emeğin Avrupa”sı görüşlerinin içeriğinde yattıyor.
“Bir yaklaşım ‘Emeğinin Avrupası’kavramını adeta bir ‘devrim stratejisi’düzleminde yorumlanarak savunuluyor.........Bugünkü ‘sermayenin Avrupa’sını devrim yoluyla yıkarak ‘emeğin Avrupası’nı kurmak ne kadar mümkün,elbette tartışılabilir.Ufuk Uras’la yaptığımız bir sohbette ona bugün burjuva egemenliğinin en muhkem kalelerinden biri olan Avrupa’da,AB yapısının devrim yoluyla ‘emeğinAvruba’sına dönüştürmenin (elbette bugünkü koşullarda) zor bir şey olduğunu söylemiştim............Aslında benim kısaca ifade etmeye çalıştığım düşünce’askeri zora dayalı’(Rusya vb.) doğu toplumlarında devrimci dönüşümler gerçekleşmesine karşın,daha çok ‘rızaya dayalı’(burjuvazinin ideolojik hegemonyasının güçlü olduğu) gelişmiş batı toplumlarında, devrimci dönüşümlerin niçin daha zor olduğunu tartışan Gramschi’nin tezlerinden pek farklı değil.”(Oğuzhan Müftüoğlu)“Son yazımda ima etmek istediğim’Emeğin Avrupası’nın inşasına ilişki bir ‘devrim stratejisi’nden çok,bu mücadelenin tek başına reformist bir hatta kolaylıkla başarıya ulaşılabiliceğini ya da imkansız olduğunu düşünenlere karşı farklı bir perspektif hatırlatılmasından ibarettir.
Diğer yandan ,politik bir devrimin tek tek ülkelerde gerçekleşmesi gerekli bir şartken,nihai bir başarıya ulaşılabilmenin yeterli şartıysa,enternasyonalist bir perspektif olmakdır.”“Sosyal bir Avrupa,Seylan’da kurulmayacağına göre........” “ ‘AB emperyalizm’ biçiminde en radikal tez haline geliveriyor?Bulgaristan AB’ye girince,şimdi birden bire emperyalist bir güç mü oldu” (Ufuk Uras)
Gerek Oğuzhan’dan,gerekse Ufuk Uras’dan yapığımız bu kısa alıntılardan da anlaşıldığı gibi,”Emeğin Avrupa”sı görüşleri “Avrupa- Komünizm”in, Kruşcevçi revizyonizm’in kapitalizm şartlarıda,” barışçıl yolla sosyalizm”e geçişin mümkün olduğu tezlerinin bir benzeridir.Zaten Oğuzhan,”Avrupa-Komünizm”i görüşlerinin babası Gramsch ile farklı bir düşünceye sahip olmadığın inkar etmiyor.(23)
Sosyalist devrimin, daha doğrusu devrimin, ortaya çıkışının temel nedenini,bilinç belirlemiyor. ÖDP’liler,Doğu toplumlarına burjuva demokrasi egemen olmamasından dolayı sosyalist devrim”askeri zora dayalı” bir yolla gerçekleşti diyen, burjuva devletinin militarist ve bürokratik yapısından dolayı”askeri zora dayalı” devrimin zorunlu olduğunu öne süren M.L’in düşünceleri inkar eden Gramsch’in, “burjuva demokrasi varsa ,sosyalizme, evrimcil yola yani, parlamentarist mücadele le geçilebilinir”tezinin haklı görüyorlar ve sosyalist devrimin gereksizliğini ispat etmeğe yelteniyorlar.
Oğuzhan,neo-liberalizm dönemile birlikte, kapitalist Sovyetlerin dağıldığı,”Avrupa-komünizm”i görüşler ışığında “demokrasinin sınırların genişleterek, barışçıl yola sosyalizm”e geçmeğe çalışan Avrupanın” komünist “ partilerinin birer, birer parçalanıp,etkisi hale geldiği (ki bunların en güçlüler, İspanya,Fransa,İtalaya komünist partileridi.) bir dönemde “Avrupa komünizm’i” görüşleri ile formüle edilen “Emeğin Avrupa’sı”tezin piyasaya sürüyor.(24)
Ufuk Uras,”Emeğin Avrupa’sı”la ne kast ediğini açık bir tarzda izah ediyor ve Neo –liberalizm’e, sermayenin Avrupa’sına karşı “sosyal Avrupa”, “emeğin,dayanışmasının Avrupa’sı”nı öne sürüyor.Avrupa burjuvazisi, sosyalizm’e gidişi durdurmak için “sosyal devlet”i inşa etmişti.İşçi aristokratları ,Bürokrat sendikacıları, “sosyal devlet”in sayeside kapitalist-emperyalist sömürüden nasipleniyorlardı.Emperyalist Avrupa ülkelerinin burjuvaları uyguladıkları ekonomik-politikalarla,sömürge ülkelerden elede edikleri aşır karlarının az bir kısmını,kendi ülkelerideki,işçilere,halk kesimlerine dağıtıyorlardı.”Bujuva egemenliğinin, en muhkem kalelerinden biri”sin,”burjuva ideolojik hegemonyasının güçlü olmasın”sağlayan temel unsurda bu idi. Ama,Sosyalizm korkusunu”yenen” burjuvazi,artık neo-liberalist ekonomik politikala “ sosyal devlet”e,”refah toplumuna” son veriyor. Aşır karlarının küçük bir kısmını dahi işçilere, diğer halk kesimlerine dağıtmaya yanaşmıyor.
Rakip burjuvalara karşı daha fazla rekabet güçüne erişerek ançak; pazarlara egemen olunacağını bilen Avrupa burjuvazisi,şimdi hiç çekinmeden “sosyal piyasa ekonomisimi olurmuş?” diye biliyor ve işçilerin tüm sosyal ve ekonomik haklarının birer,birer ortadan kaldırıyor. Burjuvazinin bu ekonomik saldırıları ,AB’nin işçi sınıfının,kapitalizm’in niteliğini kavramasına,kapitalizm’e karşı mücadele girmesine neden oluyor. Avrupa İşçi sınıfı, (revizyonizm’in etkisizleşmesile,) revizyonizm tarafından “yozlaştırılan marksizm’in” bir yana atıp,gerçek Marksizm ile yüz yüze gelmeye başlıyor.
Burjuvazinin neo-liberal ekonomik–politikası kapitalizm’i tehlikeye itmesi,kapitalizm ile kopmaz sınıfsal menfat bağları kuran işçi aristokratlarını, sendika bürokratlarını telaşa düşürüyor.Özelikle sendika bürokratları, işçi sınıfının, burjuvazinin saldırılar karşısıda,kapitalizm hedef alıp,sosyalizm tek kurtuluş yolu olduğunu görmemesi için büyük gayret gösteriyorlar. Bunlar,sadece neo-liberal ekonomik-politikayı hedef seçilmesini,neo-liberalizm öncesi ekonomik–politikanın izlenmesini istiyorlar. Bunun içinde “Sosyal-Avrupa” solganı la işçi sınıfının mücadelesini kapitalizm sınırları içinde tutmaya çalışıp,reforumları için mücadelenin temel alınmasına çalışmaktalar.
ÖDP,kapitalist AB’ne karşı, sosyalist-Avrupa’nın gündeme gelmesini önlemek için,sosyalist devrimin gerçekleşmesinin imkansızlığını Mao’cuların düşüncelerine dayanarak ispat etmeğe çalışıyor.(25) ve kapitalist Avrupa’ya karşı “Sosyal- Avrupa”yı alternatifini ortaya attanlara katılmakta geri durmuyor.(26)



Sonuç olarak



Türkiye İşçi sınıfının,yoksul emekçilerin,gerçek sınıfsal kurtuluşlar, ançak sosyalizm’e geçiş le mümkündür.Tartışılması gereken; Türkiye’de AB’ne katılması,sosyalizm’e geçişi hızlandırıp,hızlandırmadığı sorunu olması gerekir.Türkiye’nin AB’ne katılması,sosyalizm’e geçişi önlüyorsa veya geciktiriyorsa, Tabiki,bu durumda AB’ne katılmaya karşı çıkılır.Ve yine AB’inin varlığı,kapitalizm çelişkilerin yumuşatıyorsa,sosyalist devrimin için objektif şart olan çelişkilerin yoğunlaşmasıla,emperyalist-kapitalist sistemin en zayıf halkası Avrupa’nın olmasını ortada kaldırıyorsa;yine Türkiye’nin AB’ne katılmasına karşı çıkmak gerekir.Türkiye’nin AB’ne katılması,Türkiye’nin sınıfı çelişkilerin yumuşatacağın,işsizliği,yoksulluğu,gidereceğini ileri süren,Holdingler ve onların basın,yayın organları ve baştaki hükümetlerdir.Oysa,AB karşıtı “sosyalistler” tamda(doğru olarak) bunun tersini ileri sürmekte,AB’ne girmek için adım attan Türkiye’nin işçi ve emekçilerinin dahada yoksullaşacağın,tarım ekonomisinin çökeceğini iddia etmekteler .AB, İlerleme Raporu. İle,İMF’nin,Dünya bankası’nın izlediği Neo-liberal ekonomik politikayı,Türkiye’ye dayatıyorsa (ki dayatıyor) demekki,AB’ne üye olma sınıf çelişkilerini “yumuşat”mıyor aksine keskinleştiriyor.
Ve yineAB, çeşitli uluslara mensup işçilerin kapitalizm’e karşı,ekonomik ve siyasi mücadelesini ve birliğini güçlendirip,güçlendirmediğine bakılması gerekir.AB,Avrupa işçi sınıfın birliğini ve ortak mücadelesini güçlendirdiğini hiç kimse inkar edemiyor.
AB’ne katılma,işçi sınıfının ideolojisi,M.L,Türkiye işçi sınıfla da kaynaşmasına daha uygun bir zemin hazırlayıp, hazırlamadığı diğer kıstaslardan birisi olması gerekir.Kapitalist AB, İşçi sınıfının ideolojisi M.L, en büyük düşmanı milliyetçiliğin zemini ortadan kaldırıyor.AB’ne üye ülkelerin İşçiler arasıdaki ulusal farklılıkların burjuvazi tarafından istismar etmesinin objektif zemini giderek zayıflıyor. 2 emperyalist savaşın,Avrupanın emperyalist devletlerinin dünya pazarlarının yeniden baylaşmasının yanı sıra,bir, birleri üzeride hegemonya kurmak için çıktığı bilinmektedır.Burjuvazi,bu emperyalist savaşlarda,tüm ulusu, milliyetçilik şövenizm,ırkcılık temelinde etrafında topladığı,diğer uluslara mensup emekçilere ve işçilere karşı savaş sürdüğü bilinmektedir.Ulusal devletlerin,ulusal pazarların etkiliğinin zayıflaması, burjuvazinin elinden milliyetçilik gibi ,en etkili ve en önemli silahının alınmasına tekabül eder.Bu, aynı zamanda proleterya enternasyonlizm’inin dahada güçlenmesinin koşulların sağlar.
AB’nin neo-faşist ve gerici partileri, Avrupa’lı işçileri,Avrupa dışında yer alan, yeni sömürge ülkelerin işçi ve emekçilerine karşı kışkırtmaya,milliyetçiliğin yerine “Avrupa”lılık gerçirilmeğe çalışmaktadır..Avupa’nın gericilerinin ve neo-faşistlerinin;Türkiye’nin AB’ne üye olmasına itirazlar esas nedenide budur. Avrupa’lığa imtiyazlı bir konummuş gibi lanse edip,Avrupa’nın yerli işçilerini, yeni sömürge ülkelerin işçileri le karşı karşıya getirip,arasına yeni çitler örmek istiyorlar.(27)Bunun için, Avrupa’lı” Marksist”ler,tüm, Türkiye’nin AB’ne alınmasını destekliyerek, gerici ve neo-faşistler karşı enternasyonalizm daha güçlenmesini çapa harcıyorlar.
“Sermayenin-Avrupa”sı, işçilerin Avrupa’sını,Kapitalist AB,Sosyalist Avrupa birliğini yarattır ve yaratması kaçınılmazdır.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
(21)faşistler ve dinci gericilik,küçük mülkiyelerinin kayıp ederek işçileşmekle yüz yüze kalan küçük burjuvazinin öfkesinin kapitalizm’e yönelmesini engellemeye çalışmaktadır. Suçlu olarak neo-liberalizm,neo-libarelizm baş savunucusu ve uygulayıcısı AB,ABD,İMF,Dünya bankasını gösteriyorlar.Revizyonist TKP,aynı görevi başka bir “tarz”da yerine getiriyor.

(22) TKP, şoven,milliyecilik temelinde, AB karşıt “yurt-sever cephe” kurması,faşistlerin “yurt-sever”liğile aynileşmeğe başladığın görerek kıvırtmaya başladı. Sözüm ona “işçi sınıfı yurt-sever”liği ,”emekçi-yurt sever”liği kavramlarıla,faşistlerin “yurt-sever”liği ayrımış!. TKP,durmadan yeni, “kavram”lar yumurtluyor.Ulusalcılıkla, yurt severlik ayrımış!”.TKP’li revizyonistler, Bırak ateşli”anti-emperyalist!” nutuklar çekmeyi,Bugün Kürtler,Newruz ateşi yakarak,Saddam’ın zülümden, Türkiye’nin “NATO generallar”ının faşist baskısından kurtulmak istiyor.ABD emperyalizm, güney Kürdistan Kürtlerine bir takım ulusal burjuva demokratik hak ve özgürlükler tanıyor.Türkiye’de AB, burjuva demokrasi temelinde, Kürt halkının (şu veya bu şekilde) ulusal haklarının verilmesini istiyor.Kürt ulusal sorunun gerici egemen sınıfların menfat doğrultuusdaki “çözüm” dahi,kürt ulusuna mensup işçileri ve yoksul emekçileri ,milliyeçiliğin etkisinden kurtarıp,(Kürt burjuvazisi dahi olmak üzere) burjuvazinin sömürüsüne karşı mücadeleye girmesine zemin hazırlıyor.

”Türkiye’de emperyalizmin yardakçısı egemen güçler” diye nitelediklerin, AB karşı olan faşistlerdir ve bunların başını generallar çekiyor.

Bir tarafdan burjuva demokrasi için mücadeleyi dışlayan “yurt-sever cephe!” kuracaksın ,diğer yanda aynı faşistler gibi “bizim yurt-severliğimiz Türk’tür,Kürt’tür,Laz,Çerkez,Boşnakl,Roman,Arnavut,Ermeni,Rum veya Arap’tır” ayrım gözetmiyen, halkların kardeşliğidir diyeceksin. Kürt halkı bugün ulusal haklarının tanımmasını istiyor.Bunun için Newruz vesilesile,milyonlaca Kürt sokaklar dökülüyor,Ama Türk devleti,faşist partiler,CHP, generallar,Kürt halkının ulusal haklarını tanımamakta direniyorlar.,Milyonlarca,Kürt’ün sokaklar dökülmesi,barışcıl,yollarla ulusal haklarının tanıması talepini etkisiz hale getirmek için provokasyon tezgahlanıyor.Generallar,tertipledikleri Provokkasyonun,etkisiz kaldığını görür görmez ,bildiri yayınlıyarak ,tüm faşist yandaşlarını,devleti,AKP hükümetini,basın ,yayın organlarını, ayağa kaldırdığı bir dönemde,TKP, Kürtlere, burjuva demokratik hak ve özgürlükleri tanımaya çalışan, AB karşı seferber ol çağrısını yapıyor.

Bugün Türkiye’side,emperyalizm karşı mücadele,iç gericiliğe karşı mücadeleye tabidir.TKP ise tam tersine, sözde iç gericiliğe karşı mücadeleyi,emperyalizme karşı mücadeleye tabi kılmaya, önceliği,”dış güçler”e vermeğe çalışmakta. Durmadan,faşistler gibi “dış düşman “ yaratıp,”Türk ulusu”nu birleştirmenin peşinde koşuyor, “vatan”nın nasıl satıldığıdan dem vurup duruyor. Dış düşman ,ABD veya AB’ye ve onların bir avuc iş birlikçilerine karşı,Mao’cu bir bakış açısıla, tüm”ulus”un “anti-emperyalist!” birliğini sağlamak istiyor.Oysa,işçileri,yoksul emekçileri ,Kürt halkını ezip sömüren, iç gerici egemen sınıf, burjuvazidir,ABD ve AB emperyalistleri,bunlara dayanarak,Türkiye’deki ekonomik ve siyasi egemenliklerini sürdürüyorlar.Türkiye’de faşist devleti oluşturan iç gericiliktır.TKP revizyonistleri,”dış düşman” demagojik propagandasıla,faşizm karşı mücadeleyi geri plana attıyor,Oysa faşistler(sıvıl,asker ile) Türkiye’nin AB üye olma sürecine girmesile birlikte kayıp ettikleri mevzileri yeniden kazanmak istiyorlar.

TKP’nin kurulan seçim-bloklarına katılmamasının nedeni de,antı-faşist cephenin güçlenmesini istememesiden dolayıdı.Bunun için AB’ne üye olunmasına karşı mücadeleyi ön plana getirerek “yurt-sever” cephe kuruyor.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
(23) Gerek Oğuzhan,gerekse Ufuk Uras, AB karşıtı sosyalistlerin tam tersine, “sermayenin Avrupası”nın alternatifi,sosyalist Avrupa’nın kurulmasının mümkün olup,olmadığını tartışma konusu yapıyorlar,sosyalist Avrupa’ya karşı çıkmalarına rağmen. Ama,AB karşıtı TKP ve onunla aynı görüşleri baylaşanların,gündeminde sosyalizm tartışması yer almıyor veya gereksiz buluyorlar. Bunlar,Global kapitalizm karşı,”ulusal kapitalizm!”i, ulusal devletlerin ortadan kalkamasına karşı “ulus devlet’i savunmayı görev edinmişler.Emperyalistler ve gericiler arası çelişki ve çatışma,bunların “siyasi mücade”lerini yönlendiriyor.Dünyada olup,bitenlere hep bu gözle bakıyorlar.

(24) Oğuzhan,geri kapitalist ülkenin “sosyalist” olduğu için yine geç kaldı,”Avrupa komünizm” tarihten silindiği bir dönemde, Gramsch’i ön plana getirmeye yelteniyor.

(25)Mao’culara göre,”Refah toplumuna giren Avrupa’da, emek,sermaye çelişkisi çok zayıflamış,sosyalist devrimde imkansız hale geliştı.Devrimin koşulları, sadece ekonomik olarak gelişmemiş,yoksul sömürge ülkelerde mevcuttu. Buralarda ,gerçekleştirilecek,ulusal kurtuluş savaşlarıla,Avrupa,Kuzey Amerika,Japonya gibi gelişmiş kapitalist ülkeler kuşattılacak,ve buralarda da sosyalist devrimin gerçekleşmesi sağlanacaktır. Ve tüm bunlardan dolayı,sosyalist devrim için proletaryanın,ideolojik,siyasi,örgütsel önderliğinin objektif zorunluğu ortadan kalkmıştı.” Ve böylece, hem Marks’in sosyalist devrimin, gelişmiş kapitalist ülkelerde başlıyarak tüm dünya’ya yayılmasını öne süren görüşleri,hemde Lenin’in, kapitalizmin, emperyalizm döneme girmesi,sınıf çelişkilerinin en yoğunlaştığı yer olan, en zayıf halkanın kırılmasıla sosyalist devrimin gerçekleş bileceği tezi inkar edilmiş olunuyordu.

Enver Hoca, Mao’cu görüşlerin eleştirisi le bu düşüncelerin yanlışlığını ortaya serdi. Sosyalist devrimin, nerede olacağının önceden belirlenemiyeceği,emperyalist-kapitalizm’in çelişkileri,pek ala gelişmiş kapitalist ülkelerde de yoğunlaşa bileceğini, proleteryanın orta kalktığı görüşlerinin yanlış olduğun,kapitalizm çelişkilerinin devam ettiği,kapitalist ekonomik krizleri,burjuvalar arası çelişki ve çatışmaların sona ermediği ileri sürüp, Mao’culuğun anti-Marksist görüşlerini çürüttü.Burjuvazinin Neo-liberalizm dönemine girmesi le Enver Hoca’nın görüşlerinin doğruluğu birkez daha kanıtlanmış oldu.

ÖDP’ler hale,Mao’cuların, Avrupa-“Komünist”lerinin görüşleri doğrultusuda sosyalist devrimin Avrupa’da imkansızlığıdan dem vurabiliyorlar.

(26) Ufuk Uras, Avrupa Sosyal Forumu’nda, “Sosyal Avrupa”için bir araya gelip yayınlanan Deklarasyona imza attanların, AB’ne karşı olmalarını yadırgıyor.Şimdi,burada yadırganması gerek hiç bir şeyin olmadığı açıktır.Çünkü, Türkiye’nin AB’ne üye olmasına karşı çıkanların gerekçelerinin esasını “Ulusal kapitalizmi,Ulusal devleti”savunması belirliyor.Bunların, kapitalist AB’nin itirazları,Sosyalist Avrupa’nın koşullarının olgunlaşmasına yöneliktir.”Sosyal-Avrupa”yı alternatif olarak öne sürenlerin amacıda, “Sermayenin Avrupası”na karşı,Sosyalist Avrupa’nın alternatif olarak ortaya çıkmasını önlemektir.Bunun için “ geleneksel sol siyasetin bütün renkler”inin “Sosyal-Avrupa” Deklarasyonuna hemen imzayı atmalarından doğal ne olabilirki?.

(27) Tabiki “Avrupa’lığın”,milliyeçilik kadar işçi düşmanı etki bir silah konumuna gelmesinin maddi koşulları yoktur.Çünkü,burada Dünya pazarlarına egemen olma çatışmasının yarattığı bir ayrım değil,işçi güçünün meta oluşundan doğan, işçiler arası rekabetin ortaya çıkardığı ayrımın burjuva kesimleri tarafından istismarı söz konusudur.






ANZEIGE

Hiç yorum yok: