29 Ekim 2006

Bolivya'da...

Bolivya'da, Sosyalizm'e doğru yürüyüş.

Sovyet birliğinin dağılmasından sonra, Burjuvazi, tüm dünya'ya,“sosyalizm“in „öldü“nünü! müjdeliyordu. Kimisi, „Lenin öldü, İsa yaşıyor“diyordu,kimisi burjuva liderlerinin „yaşa“dağından,Marksizm'in önderlerinin „öldü“nünden dem vuruyordu.
Türkiye'dekiler daha hızlıydı, Rusya'da ,doğu Avrupa ülkelerinde, Lenin'in ,Marks'ın Engels'in heykelleri, burjuvazinin uşakları tarafından sokaklarda sürüklenmesini sevinç gösterileri ile karşılayıp,çığlık atıyorlardı, (Türkiye burjuvazisinin önderi )Mustafa Kemal'in „yaşa“dağını,Lenin'in artık „yok „olduğunu ileri sürmekten geri durmuyorlardı.
Burjuvazi, Dünya'nın,dört bir tarafında, herkesi, neo-liberalizm'in önünde diz çökmeğe çağırıyor, kapitalizm'den başka sistemin gerçekliğinin olmadığının sözde „kanıtlan“dağını iddia ediyordu.
Burjuvazi, şahlanmıştı,“tutana aşk olsu“! Her şeyi silip süpürüyordu.Tüm dünyada, işçileri emekçileri iliğine kadar sömürmelerinin yolların açıyordu. Yoksulluğu görülmemiş boyutlara çıkardığı yetmezmiş gibi sosyalizm'in s, ini duymaya dahi tahammülü yoktu!..Birisi „kaza“ila sosyalizm'i diye bir laf etmeğe görsün, hemen ayağa fırlıyor, „sosyalizm öldü“ diye tepiniyordu. Marksizm'i ,Leninizm'i savunanları „dinozor“lar diye adlandırmışlardı.
Sovyetlerin dağılmasında esas rol oynadığı iddia edilen Amerikan emperyalizm,dünyada sosyalizm kalıntılarını dahi ortadan silmek için saldırıya geçmekte gecikmedi.Sosyalist ilan ediği, Küba 'ı, Kuzey-Kore'yi hedef seçti. Doğu Avrupa'da, balkanlarda sahneye koyduğu oyunu, Küba'da da denemeye kalkıştı.Küba 'da örgütlediği karşı-devrimcileri ayaklandırdı, aynen doğu-Almanya'da olduğu gibi, bunları da Küba 'dan kaçmak için seferber etti. ,Ama Fidel Castro, doğu-Avrupa'dakiler gibi bunların önünü kesmedi, „isteyen Küba'yı terk edebilir, hiç kimseye mani olmayız“ diyerek kapıları ardına kadar açtı ve emperyalist burjuvazinin oyunu bozdu. Küba'ları „ pazar ekonomisi“ için ayaklandıramadılar;çünkü Kübalılar, Latin Amerikanın yoksulları ve işsizleri gibi, işsiz, çaresiz, aç, çıplak, sefil bir yaşam sürdürmüyordu.Kübalıların sefalete doğru koşacak kadar akıllarını yitirmemişlerdi.
Sovyetler tarafından yardıma muhtaç hale getirilen,Küba'nın,Sovyetlerin dağılması, Sovyetler bağlı ülkelerin ve Doğu-Avrupalıların klasik kapitalizm'e dönüşleri ile,ekonomik olarak , müşkül durumda kalması kaçınılmazdı.Küba'nın bu durumdan faydalanan ,ABD emperyalizm Küba'ya uyguladığı ekonomik ambargoyu daha yoğunlaştırıp, Küba'yı teslim olmaya zorluyordu. Ama Fidel Castro, emperyalist- kapitalizm'e teslim olmadı, onun önünde diz çökmedi. Zaten çok geçmeden, şiddetlene sömürü karşısında,Latin- Amerikanın yoksuları, işçileri, emekçileri direnişe geçti. Arjantin’de,Brezilya'da, neo- liberal ekonominin şiddetlendirdiği rekabet sonucu yeniden patlak veren ekonomik kriz , kapitalizm'in tasfiyesinin zorunlu olduğunun bir kez daha açığa çıkarıyordu.
İşte, tam bu sıralarda,Venezüella’da Chavez iktidara gelerek, Emperyalist-kapitalizm'e ve onun neo-liberal ekonomik politikasına karşı savaş açtı ve şimdiye kadar oldukça başarılı bir politika izledi.ABD emperyalizm'in ve oligarşinin önü çıkardığı engelleri ve karşı -devrimci direnişleri etkisi hale getirip,, yoluna devam etmesi, Latin-Amerikanının yoksullarını, işçilerini, işsizlerini derinden etkiledi, kapitalizm'e ve onun neo-liberalizm'ine karşı, sosyalizm'in bir pratik alternatif olarak yeniden ortaya çıkmasına vesile olan.Venezüella’yı şimdi, Diğer Latin Amerika ülkeleri izliyor. Onu yakınan izleye ülkelerden biride Bolivya idi.

Bolivya'daki gelişmeler
Bolivya,ham madde kaynakları zengin, ama Latin Amerikanının, yıllarca ABD emperyalizm uşağı generallerin iktidarının hüküm sürdüğü, en yoksul bir ülkesidir. Faşist generaller, ABD emperyalizm ve oligarşi'nin çıkarı doğrultursudaki politikaları la Bolivya halkın, özellikle Bolivya'nın yoksul kesimini oluşturan Indiana’ları( yerliler) sömürdüler, züllüme ve sömürüye baş kaldıranları açınmasızca ezdiler.
“Sosyalizm“in tarih kaşıdığını düşüne emperyalist-kapitalist burjuvazi,neo-liberalizm'i, burjuva demokrasisi sayesinde daha kolayca uygulayacağını düşünerek, askeri faşist diktatörlüklere son verip, burjuva demokrasine geçiş için Bolivya'da da yeşil ışık yaktı.
ABD emperyalizm'inin, faşist generallere dayanarak , Indianalı köylülerin en önemli geçim kaynağı,koka üretimini, „eroinin ham maddesi“dır bahanesi ile yasaklatması, Koka üreticisini, tam anlamı la sefaletin kucağına itti. Bu saldırıla,Indianalıların uyanmalarına ve direnişe geçmelerine de neden oldu.
Indianaların mücadelesi içinde, çeşitli sınıfsal farklılıkların doğal sonucu olarak farklı örgütler ve siyasi hedefler ortaya çıktı.
Indianaların Bolivya'dan ayrılarak bağımsız bir devlet kurmasının isteyen (Koka üretici-sendikası içinde yer alan, ve uzun süre, Cunta döneminde habis yatan) Felipe Quispe başın çektiği, sosyalizm karşıtı, milliyetçi hareketinin yanı sıra, Koka üreticisi sendikanın başkanlığını yapan, Evo Morales kurduğu „sosyalist hareket“ (MAS ) oluştu.. Süreç içinde, Evo Morales mücadeleye, örgütsel, siyasi ve ideolojik olarak egemen oldu.
Evo Morales, fakir Koka üreticisi ailenin 2. oğluydu. Orta-okul dahi bittirememiş, Koka üreticiliğinden sonra, buz satan dükkancı,fırıncı,taş taşıcısı, trombetci olarak geçimini sağlamaya çalıştıktan sonra maden işçisi olarak çalışır iken de sendikalı oluyor,1994 yıllıda Koka üreticilerin birlileşmesini sağladıktan 3 sene sonra millet-vekil seçilerek meclise giriyor ve1999 yıllıda MAS- „sosyalist hareketi“ni kuruyor, 2002 yıllıda devlet başkanı seçimlerinde aday olup, çok az bir oy farkla devlet başkanlığının, muhafazakar Gonzalo Sanchez de Lozada'ya kaptırıyor.
Evo Morales'in sosyalist düşüncelerini şekillendiren Peru 'lu Marksist Jose Carlos Mariategui'nin olduğu ileri sürülmektedir.
Evo Morales, Indiana milliyetçiliğine karşı mücadele ederek kendi anlayışına göre sosyalist birleşik Bolivya devletin savunarak, Tüm Bolivyalı ,işçi ve emekçileri emperyalizm’e ve oligarşiye karşı birleştirmeye çağırıyordu ve bunun amaçlayan bir politikayı takip etti ve ediyor..
Bolivyalı işçileri, işsizleri, emekçi köylüleri, kısacası tüm yoksulları sefaletten kurtaracak olan en önemli kaynak, 1,5 milyar metre küp rezerv'li doğal-gaz, 1996 yıllıda özelleştirilerek uluslararası, British Gaz,ExxonMobil, Petrobras v.s isimli tekellere yok pahasına satıldı. Doğalgazın 1/4 İspanya-Arjantin petro şirketi kontrol ediyor. Bu tekeller 3,5 milyar dolar yatırımın karşılığı olarak , her metre kareye yatırdıkları 1 dolara karşı, 10 dolar kar elde edebiliyorlar. Bolivya devleti, bunlardan, sadece yılda 268 milyon dolar alıyor.
Arjantin'e ve Brezilya’ya, Doğal-gaz satan bu şirketler, doğal gazı en ucuz tarzda ABD'ne satmaya yeltendiler. O zamanın devlet başkanı Gonzalo Sanchez de Lozada , uluslararası tekellerle bu konuda anlaştı. Bu soyguna karşı, Evo Morales, önderliğindeki MAS, Başta maden işçiler olmak üzere, işçileri, Bolivya'nın tüm yoksulların seferber etti. Bolivya’nın başkenti,La Paz işgal edildi,tüm ulaşım yolları ,hava alanı, parlamento binası, başkanlık sarayı kuşatma altına alındı. Devlet başkanı , Lozada, bu kuşatmayı kırmak için ordu ve polisi hareket geçirdi ve ayaklananların üzerine kurşun yağdırdı ve 80 kişini öldürülmesine neden oldu. Ama Bolivyalı isyancılar, bu saldırılar karşısında yılmadıkları gibi, daha da öfkelendiler ve kuşatmayı daha da güçlendirdiler. Evo Morales, kuşatmayı ancak, devlet başkanını istifası, anlaşmanın iptal edilmesi koşullu la kaldıracaklarının ilan etti. Bolivya burjuvazisi, Morales'in önerilerini kabul etmek zorunda kaldı, Devlet başkanı, Lozada , Kuzey Amerika'ya kaçtı. Yeni devlet başkanlığa, başkan yardımcısı Mesa , getirildi
Aslıda, uzlaşır görülen oligarşi,güç toplayıp yeniden saldırıya geçmek için geriye çekilip, fırsat kolluyordu..Ama Morales ve onun partisi, oligarşinin siyasi oyuna gelmediler, uyanıklığı elde bırakmadılar, maden işçilerini , işçileri, koka üreticilerini, işsizleri, varoşların yoksullarını her an seferber edecek şekilde , fabrikalarda ,üretim ve yerleşim birimleri temelinde „Sovyet tip“ örgütlerde örgütlediler,Kitlelerin inisiyatifini alabildiğine geliştirdiler, her zaman ayaklanmaya hazır kıtalar oluşturdular.Oligarşinin, geriye çekilip, saldırıya geçme taktiği işlemez hale gelmesi,burjuvazi'yi yeni bulanımlar çıkarmaya itti. 2005 haziran ayında, Doğalgaz ve diğer maddelerin bulduğu doğu Bolivya bölgesine otonom statüsü tanıyarak , zengin doğu bölgesini ,Bolivya'dan kopararak, doğalgaz konusunda kararlarının alınmasını, bu bölge yönetimine bırakmak istenmekte idi.Bu yolla, bir yandan doğalgaz'ın devletleştirilmesi önlenecekti, diğer yandan , MAS'nın baskıları sonucu uluslar arası petrol şirketlerinin %50 oranına çıkarılan vergileri aşağıya çekilecekti. Böylece hem,Indianaların yaşadığı yoksul batı Bolivya, doğalgaz gelirlerinden faydalanamayacaklardı,hem de doğalgaz uluslararası petrol tekellerinin istediği gibi, ABD'ne sevk edilecekti. Burjuvazinin bu oyunun bozmak için, Evo Morales'in partisi MAS, maden işçilerini, işçileri, koka üreticilerini, öğretmenleri, memurları, emeklileri ayaklandırıp, La Paz'ı yeniden kuşattı, bu kararı almak için meçlise gidecek olan millet vekillerini meclise sokmadılar. Meclis başkan, Vaca Diez, Devlet başkanı Mesa'dan kitlelere ateş açması için baskı yapmasına rağmen, Mesa buna yanaşmadı,sonunda, Doğu Bolivya 'ya özerklik verme kararlarından vazgeçmek zorunda kaldılar. Mesa ,bir taraftan sokağın,diğer taraftan parlamentodaki sağcı çoğunluğun baskısı sonucu „devlet'in otoritesi yok ,hiç bir şey yapamıyorum, doğal-gazı Amerika ya ihraç etmesek ekonomi krize girecek“söylevleri ile istifa tehdidinde bulunmaktan geri durmadı Mesa, bu taktiğinin işe yaramadığını görerek istifa etmekten başka yol bulamadı.
Oligarşinin ve ABD emperyalizm'in amacı, tahriklerle Askeri darbe yaptırmaktı., ama general ve oligarşi , iç savaş çıkarma gücünü kendilerinde bulamadıkları için bu yolla baş vurmayıp, Morales'in erken devlet başkanlığı, parlamento, senato seçim önerisini kabul etmek zorunda kaldılar ve geçici devlet başkanlığına,Anayasa mahkemesi başkanı,Eduardo Rodriguez getirildi
Morales, seçim öncesi, neo-liberal ekonomik politikaya son vereceğini,başta doğal-gaz olmak üzer temel sektörleri devletleştireceğini ilan etmişti.
Devlet başkanlığının %53 oy oranı la kazanan , neo-liberal politikacıları geride bırakan Morales, Chavez, gibi hammadde kaynaklarından ele edilen gelirlerle, işçilerin, işsizlerin yoksuları durumların düzelteceğin, yasaklanan Koka üretimin yeniden serbest bırakacağın vaat ediyordu.
Morales'in seçim kazanmaması için,burjuvazi yoğun bir faaliyet yürüttü.Uluslararası petrol şirketleri seçim öncesi yatırımların en asgari seviyeye indirdiler ve büyük projeleri durdular. Repsol şirketinin menajeri, Roberto Mallea'nin, esas doğalgaz alıcısı Brezilya ve Arjantin'i kışkırtmaktan geri durmuyordu ve „doğalgaz sevkıyatın kontrol altına almalarının zorunlu olduğunu“ ileri sürüp Bolivya'ya müdahale etmeleri gerektiğini söylüyordu
Petrol tekelleri,açıktan „Morales seçilirse iyi olmaz“ açıklamaları la kampanya yürüdüp, seçimlere müdahale etmekten çekinmediler
ABD'ye kaçan eski devlet başkanın Lozada, neu-liberallerin adayı Jorge'sin partisi MNS'ne çok büyük oranda dolar gönderiyordu.
İşveren örgütünün başkanı „Morales başkan olursa sükunet sağlanmaz“ diyerek şimdiden mücadeleye gireceklerinin sinyallerin veriyor ve MAS'i darbe ile tehdit etmekten çekinmiyor. Bir yanda da Morales'e „devletleştirmeleri 10 senelik sürece yaymasının, tekellerin yatırımlarına devam etmesinin sağlamasını, karlarının garanti altına alınmasını“ talep etmekten geri durmuyor.

ABD ve AB emperyalistlerinin telaşı

Bolivya'da başkanlık seçimlerinin sonrası, telaşa düşen sadece Bolivya oligarşisi ve uluslar- arası petrol tekelleri değildir, ABD ve AB(EU)' emperyalistleri de, Chavez'in başladığı,tüm Latin -Amerika'yı egemenliği altına almayı amaçlayan, neu- liberalizm ve kapitalizm karşıtı yeni sosyalist hareketi hedef seçiyorlar.
Emperyalistler,Castro'unun desteklediği, ittifak kurduğu, Venezüella’dan başlayan, Bolivya'yı içine alan, yeni sosyalist hareketin, Latin- Amerika’yı tümü ile kapsamasının önü geçmenin çabası içindeler. Bunun içinde, Chavez'in, Latin-Amerika'daki etkisini kırmak için yeni alternatifler arıyorlar. Neo-liberalist dönemle birlikte,faşist general ve klasik muhafazakar partilerin iş yaramadığının anlaşılması üzerin, Brezilya'lı Lula'nın başın çektiği, orta-sol diye adlandırdıklar yeni sosyal-demokratları öne çıkarıp, neo-liberalizm'in etkinliğini sürdürmesinin yolların arıyorlar. Latin-Amerika'da, kapitalizm'e karşı mücadele edilmeden neo- liberalizm'e karşı mücadele edilemeyeceğinin anlaşılması, gericiliği daha da korkutuyor. Çünkü Latin Amerikalılar neo-liberalizm'e karşı ,alternatif sistem olarak sosyal-kapitalizm'i değil, sosyalizm'i öne sürüyorlar.
Latin-Amerika'nın 11 ülkesinde 2006 yıllı içinde devlet başkanlığı ve parlamento seçimler olacak,ABD ve AB bu seçimlerin tümünü „Chavez“cileri kazanacağından müthiş korkuyorlar.
Venezüella’da yapılan 4 aralık 2005 parlamento seçimlerinde Chavez'in, parlak bir seçim zaferi ile sonuçlandı. Bu seçimle,ona, 2006 yıllının Aralık ayındaki yapılacak başkanlık seçim için bir antrenman mahiyetinde idi, (1)
ABD ve AB, Chavez'in sosyalist hareketinin karşısına Şili ve Brezilya „model“ini çıkarmaya çalışıyor. Tekelci sermaye ve neo-liberalist politikalar için „istikrara ülkeleri“ olarak lanse edilen, bu ülkelerin „sol“görünümlü Devlet başkaları,emperyalist-kapitalizm'in sömürüsünün garantörleri olarak görülmektedir.
Şili'de devlet başkalığı için aday olan ve muhtemel olarak kazanacak gözünle bakılan, babası Pinoje denilen faşistin işkencecileri tarafından öldürülen , kendiside,(o dönemde) Doğu Almanya kaçan, Bu ülkede Diş-doktoru olan, „orta-sol“çu olduğunu söylediği halede „sosyalist“ diye lanse edilen, bayan Michelle Bachelat, Latin-Amerika lideri gibi bir ihtirasının olmadığın, Chavez'e karşı,Lula'yı desteklediğini söyleyerek, emperyalistleri yüreğine su serpiyor.
Latin-Amerika'da burjuvazi, neo-liberal politikacıların iş yaramadığın görerek, emekçi kitlelerinin, (neo-liberal dönemle birlikte) kapitalizm'e duydukları öfkeyi yatıştırmak için piyasaya , Lula, gibi „sosyalist“ kisveli burjuva ajanların sürüyorlar.
Lula, muhafazakar denilen sağ partilere karşı, işçilerin ve yoksuların hakların savunan sendikacı olarak meydana çıkmıştı. Kurduğu „sosyalist“ isimli partisi ile ekonomik mücadeleyi amaç haline getirip, çözümü kapitalizm koşularında arıyordu. Buna rağmen burjuvazi,ona yol verip, devlet başkan yapmıyordu. Neo-liberal dönem de Brezilya'da yoksulunun korkunç boyutlara çıkması birlikte,kitlelerin, sefalettin nedeni olarak kapitalizm görmemeleri için, ekonomist, sendikalist ve kapitalizm hedeflemeyen bir politikanın temsilcisi Lula'yı devlet başkanı yaptılar.Lula, seçilmeden önce , neo-liberalist politikaları sözde eleştirerek, açlıkla mücadele edeceği, „herkes üç öğün yemek yiyecek“sloganı la, yoksulluğa karşı savaşacağına sözünü veriyordu.Ama, Brezilya'da, bunun döneminde de hiç bir şey değişmediği gibi uluslararası tekellerin çıkarına tekabül eden neo-liberal politikaya devam etti,ve emperyalistlerin,oligarşinin güvenine mahzar oldu. Şimdi,Latin Amerika'da, Buch'un gözdelerinden bir durumdadır. Bunun içinde emperyalistler, Brezilya’daki 2006 ekim ayında başkanlık seçimine çok önem veriyorlar, tekrar Lula'nın kazanması için yoğun faaliyet yürütülüyorlar.
Latin- Amerika gerçek anlamda, neo-liberalizm'e karşı mücadelenin merkezi durumuna gelmiştir.Emperyalistler, Latin-Amerika'da başlayan, kapitalizm hedef alan,sosyalizm'i amaçlayan neo-liberalizm'e karşı mücadelenin,tüm dünyaya yayılmasından oldukça tedirginler.Dolaysıyla, bu mücadele gelişmeden boğmaya çalışmaktalar. Şimdiye kadar neo-liberalizm'e karşı mücadele,(özelikle Avrupa’da)sosyal -kapitalizm'i yeniden diriltmeyi amaçlamakta idi;burjuvazi, bu bakımdan rahattı. Şimdi Latin-Amerika’daki bu gelişmeler onu uykusunu kaçırıyor;Bir yanda,gelişmelere önem vermiyor bozlar takınıyor,diğer yanda tehlikeyi nasıl bertaraf edeceği konusunda uzmanların seferber ediyor ve yeni siyasi taktikler geliştiriyorlar.
Bu konuda burjuvazinin en önemli avantajı,yeni sosyalist hareketin,henüz salt işçi sınıfı siyasi hareketi haline gelmemesinin ortaya çıkardığı zaaflardır.
Tabi ki bunlar mücadelenin süreci içinde hal edile bilinir.Ama burjuvazi,sosyalist hareketi içindeki çelişkilerden faydalanarak, gelişmeleri önlemeğe yelteniyor ve yeltenecek.Örneği,Chavez'in partisi içindeki bürokratların tutumları, burjuvazi ile uzlaşıcı tavırları karşısında, emekçi kitleler nezdinde de hoşsuzluğun ortaya çıktığı gözetleniyor. Bu hoşnutsuzluk ,son parlamento seçiminden önce yapılan, mahalli seçimlerde kendini gösterdi,seçime katılanların oranında önemli ölçüde düşme meydan geldi. Burjuvazi'nin ekim ayında yapılan, parlamento seçimlerinde „seçimlere boykot“ çağrısını yapmasının temel nedeni, mahalli seçimlerde ki ortaya çıkan bu durumdu.. Ama burjuvazi yine umduğunu bulamadı, çünkü seçime katılma oranı çok yüksekti. İşçilerin, emekçilerin, Chavez'i terk etme gibi bir tavırlarının ve niyetlerinin olmadığı bir kez daha ortaya çıktı.
Yer, yer, baş gösteren pragma tik siyasi uygulamalar, hareketin daha da gelişmesine engel olduğu tespit ediliyor. Örneğin, Venezüella’dan sonra Latin-Amerika'nın ikinci büyük ham petrol kaynaklarına sahip ülkesi, Ekvator'da, neo-liberal politikalara karşı, işçilerin,işsizlerin tüm emekçiler başladığı ayaklanma, petrol bölgelerinin abluka altına almaları, Petrol üretimin ve sevkıyatını durdurmaları,Ekvator hükümetin çıkmaza sürüklüyordu. Bu koşullarda, Ekvator hükümetinin imdadına Chavez yetişti, ve Ekvator'a petrol vererek,işçilerin ve emekçilerin hareketinin başarısına engel oldu.
Chavez hükümetinin, Ekvator'lu işçilerin, emekçileri karşısında yer almasının temel nedeni,kendisine karşı, ABD emperyalizm'inin desteğini arkasına alan burjuvazinin başladığı petrol boykotu ve karşı-devrimci ayaklanma sırasında ,Ekvator hükümeti onun yardımına koşarak petrol vermesiydi,Ekvator'daki mücadele sırasında'da o,kendine yapılan yardımı karşılığını veriyordu. Tüm bunlar, mücadelenin henüz işçi sınıfı bilinç'ine, (istenen düzeyde) erişmediğini göstergeleridir.
Ama bunlara rağmen, Chavez'in damgasın vurduğu Latin-Amerika'daki neo-liberalizm'e karşı mücadele olumlu bir tarzda gelişmesine devam ediyor.
Buch,Latin-Amerika devletlerinin, Kanada, Meksika birlikte kurdukları, gümrük sınırların ortadan kaldıran, ekonomik birliğe katmak için „Latin-Amerika zirvesin“i Arjantin'de topladı. Ama Chavez'in tutumu sayesinde başarısızlığa uğradı.Çok güvendiği Lula bile, Chavez ile birlikte hareket etti ve ekonomik birliğe katılmada olumsuz oy verenlerin safında yer aldı.(2)
ABD ve AB'nin „politik- bilim uzmanların“ iddialarını aksine, Lula, izlediği neo-liberal ekonomi politika sonucu, Latin-Amerika'daki prestijini hızlı bir tazında yitiriyor:Nitekim bu uzmanlar , Latin-Amerika liderliği için Chavez'i daha şanslı görüyorlar

Morales, Lula olabilirimi?
Burjuvazi, Bolivya’yı da içine alan neo-liberalizm'e karşı mücadelenin yaygınlaşmasın , ,dünyanın diğer yoksul bölgelerindeki emekçi ve işçilere örnek teşkil etmesini önlemek için propaganda kampanyasına başladı. „Morales’in keskinliğine bakmayın, onunda sonun Lula gibi olması kaçınılmazdır“ görüşlerini yaygınlaştırmaya çalış ılınıyor.
Burjuvazinin uzmanları, bir yana da „Morales, doğalgaz'ı devletleştirirse çok tehlikeli bir harekete girişmiş olur“diyorlar, diğer yanda“Morales, petrol şirketleri ile anlaşmak zorundadır, bu durum onu destekleyen seçmenlerde hayal kırıklığına ve bu hareket’te hüsrana uğratacak“ diyorlar
Latin- Amerika uzmanı ABD’Lİ Klaus Bodemer, „sol popülistlik“ „abartılarak değerlendiriliyor, Chavez'in, anti- Amerikancı süslü söylevlerine rağmen petrolünün %25 in ABD veriyor,(3) hale ABD'ye bağımlığını sürdürüyor“ diyor. Oysa bu burjuva“politik uzmanın „iddiaların tam tersin,son iki yılda ABD'ne ihraç edilen petrol %57 lirden, %24 oranına düştü. Latin -Amerika ülkelerine ihraç edilen petrol,%24 orandan %41 leye çıktı. Venezüella 2005
yıllında,Brezilya,Arjantin,Küba,Jamaika,İspanya,Hindistan ve Çin ile petrol ihraç anlaşmaları imzaladı.
Latin Amerika ülkelerine ise çok uygun ödeme koşulları la petrol satıyor ve Emperyalistler boyun eğmelerini önlemeğe çalışıyor.
Burjuvaların yarattığı bu karamsa tablonun sürecin özeliğinden dolayı bazı“sol!“cuları etkiliye biliyor.
Bu düşünceleri ortaya atan burjuva „ politik-bilimciler!“i, bir sürü gerçeği de kabul etmek zorunda da kalıyorlar. Örneğin, Morales'in çok önemli sosyalist fikirdaş arkadaşlarının bulunduğun, bunların, Latin -Amerikalılarla sınırlı olmadığın, Avrupa'da, özelikle Fransa'daki ve İspanya'daki sosyalistlerin bunlara yol gösterdiğini itiraf ediyorlar.
Morales'in başkan yardımcısı, eski gerillacı, Alvaro Garci'dir, burjuvalar dahi bunun entelektüel bir kişi olduğunun kabul ediyorlar , onun diğer önemli yardımcılarından bir,sosyolog, matematikçi İgraue Eminenz
Alvaro Garci,“andinen -kapitalizm'in direnişine ve Bolivya'yı bölme amacı karşı, temel önlem, Morales'in,parlamento dışı ayaklanmalarla uzun dönemli esas birliğin sağlamasıdır.Zaferin garantisi buradadır“diyor
Morales, hareketinin ortaya çıkışı, gelişmesi,Lula'nın ki le benzer yanı olmadığı açıktır., Morales, emekçileri ayaklandırarak, burjuva devletin ele geçiriyor. Tabi ki sosyalist iktidar kurulmuyor, burjuva devletinin yerine proletaryanın demokratik devleti geçmiyor, ama burjuva devlet'inde iktidara gelinerek sosyalizm'e geçişin koşulları oluşturulyor.
Lula ise, sendikalist bir harekete dayanarak, işçileri,emekçileri,işsizleri, varoşların yoksuların ne ayaklandırmak için örgütledi, nede ayaklandırdı. O seçimle hükümete geldi ve neo-liberalizm kabul eden Avrupa'nın sosyal-demokratlarının uzantısı bir politika takip etti ve ediyor. Lula , vaatlerinin yerine getirmediğinde, ayaklana örgütlü yığınların baskısıyla karşılaşmadığı için rahat hareket etti.
Eğer, Morales'de, Lula gibi bir yollundan saparsa, karşısında çeşitli kere ayaklanmış örgütlü kitleleri bulacak. Herkes bunun farkında, Dolayısıyla, burjuvazinin uzmanlarının „Morales , petro şirketleri ile uzlaşmak zorundadır, doğalgazı devletleştiremez“ iddialar gerçeği yansıtmıyor.
Morales, seçimi kazanır kazanmaz,verdiği ilk demeçte“ Bolivya yeni bir döneme giriyor neo-liberalist ekonomi-politikaya, koloni devlete son vereceğiz,Yeni Bolivya'nın Anayasasının manifestosunun hazırlayacağız, Sosyalist hareketi, Latin -Amerikanın büyük politikacısı Simon Bolivya’nın vatanını yeniden kuracağız“ diyor Ve „ben sadece Indiana'ları devlet başkanı değil ,tüm Bolivya'nın devlet başkanı olduğunu da ilave ediyordu.
Tabi ki, Bolivyalı devrimcilerinde bekleyen önemli sorunlar var. İlk önce Bolivya'nın etnik yapısı bir müşkülat olarak öne çıkıyor.Bolivya Nüfusunun 2/3'nu Indianalılardan,geri kalan 1/3 ise beyazlar ve melezlerden oluşuyor, Indianalınlar, fakir batı-bölgesinde yaşa iken, beyazlar ve melezler zengin doğu-bölgesinde yaşamakta. Aynı zamanda,zengin hammadde kaynakları, doğalgaz revezvleri doğu-bölgesinde bulunmaktadır. Son devlet seçimlerinde , Morales,yoksul batı -bölgesi, Oruno,Potosi,Chuquisaca,La Paz ve Corhabunha de oyların çoğunluğunun alır iken, Neo- liberal politikanın temsicisi,eski devlet başkan yardımcısı, Jorge,doğu- bölgesinde ki,Tarija, Benc, Panday, Sanra Cruz oy çoğunluğun almayı başardı. Bunun için oligarşi, Doğu- bölgesini, Bolivya'dan ayırmak istiyor.Ama, Morales, Chavez gibi tüm işçilerin ve emekçilerin çıkarını gözeten bir politika ile,Doğu bölgesindeki burjuvazinin etkinliğini kırmayı hedefliyor.
Chavez,Burjuvazinin direnişin kırdıktan sonra, devlet-petrol şirketi, sadece 2005'in ilk 3 ayında 7,6 milyar dolar, direk petro geliri elde etti,2005 sonda 30 milyar dolar petrol ihracatın dan gelir bekleniliyor.Sadece 2004 yıllıda, petrol sanayisinde,%8,7 oranda gelişme sağlandı. Venezüella merkez bankası,ekonomide 2004-2005 arasıda %17,3 oranda büyümeni ortaya çıktığı tespit etti.
Venezüella’da 1,4 milyon yoksul okula dahi gidemiyordu,Chavez,uyguladığı eğitim politikasıyla bunlara eğitim imkanı tanıdığı gibi,herkese parasız eğitim imkanı tanıdı,Halkın %70'ne parasız sağlık hizmetlerine kavuşturdu.. 20 Bin Kübalı doktor Venezüella’da sağlık hizmetlerinde çalışıyor,Konut sorunun hızlı bir şekilde çözüme kavuşturuyor. İnşaat %32,1 büyüme oranla en fazla gelişen sektör konumundadır.
Venezüella Devlet'i 1,7mliyon ton yiyecek,dağıtıyor, 12 milyar dolar yiyeceklerin fiyat indirimine harcanılıyor., Burjuvazinin tüm ekonomik sabotajına rağmen sanayideki kapasite oranı %56 seviyelerine çıkmış durumda,devlete ait 700 işleteme yakında 1400 çıkmak üzere, fabrikalar , işçilerin kontrolüne veriliyor, bir sürüsü işletme devletleştiriliyor.
Venezüella’daki bu gelişmeler, Bolivya'da da ortaya çıkması çok muhtemeldir. Bolivya doğalgazdan elde edeceği gelirleri yoksuların, işçilerin, emekçilerin, ekonomik ve sosyal durumlarının düzeltilmesine harcanacak. Burjuvazi bunun için doğalgazın devletleştirilmesin istemiyor,bunu önlemek için her türlü hileye baş vurmakta geri durmuyor.
Özellikle,Latin-Amerika'da sadece bir ülkede, emperyalizm ve oligarşiye karşı, bir ekonomik -politika ,izlemenin mümkün olmadığı, Nikaragua örneği le açığa çıkmıştı. Sandinistalar, silahlı mücadele ile faşist diktatörlüğü yıkıp iktidara gelmişti.İktidara geldikten sonra Nikaragua ekonomisi burjuvazinin ve emperyalistlerin sabotajı sonucu krize girdi.Emekçi kitleler Sandinistalardan koptu, Kitlelerden tecrit olan Sandinista, Burjuvaziye iktidarı terk etmekten başka bir yol bulamadı. Bir ülkede,yeni sosyalist hareketin başarısı,diğer ülkelere de yayılmasına bağlıdır.
Burjuvazi ,bundan dolayı, Bolivyanın da Venezüella’ya katılmasından müthiş tedirgin oluyor. Ama burjuvazi en kadar tedirgin olursa, olsun,Latin-Amerika başlayan sosyalizm'e doğru yürüyüşün önünü kesemiyecek.Yakın gelecekte sırada Ekvator,Kolombiya diğer Latin -Amerika ülkeleri var . Neo-liberalizm'e karşı, mücadele,kapitalizm'e karşı mücadele ile bütünleşerek yolluna devam ediyor ve edecek


www.yyildirim.de.vu


-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
(1)çünkü Chavez, Simon Bolivar ölümünün 200. yıllı olan 2030 kadar devlet başkan seçilmek istiyor
(2)Chavez, son dönemde ABD emperyalizm'inin en fazla egemen olduğu,Kolombiya yanına çekmeye çalışıyor. ABD, Kolombiya'yı öne sürerek Venezüella'da, provokasyon yaratıyor, son günlerde,Buradaki faşist hükümet,, Venezüella'ya yönelik askeri darbeye yataklık ettiğini Chavez'e itiraf etti., Chavez şimdi, Kolombiya hükümetini, gerillalara karşı savaşı durdurmaya zorlu, Gerillalarla, hükümet arasıda arabuluculuk yapıyor. Ve böylece Kolombiya'yı da ABD emperyalizm'in etkinliği altından kurtarmaya çalışıyor.
(3) Bu burjuva uzmanının iddialarının aksine Chavez, ABD petrol sevkini giderek azaltıyor.Chavez öncesi, Venezüella petrolleri büyük oranda ABD'ne gidiyordu.şimdi ise Chavez bu bağımlığı ortadan kaldırıyor ve petrollünün,Latin-Amerika ülkelerine örneği Küba’ya da veriyor ve dünyanın başka ülkelerine de petrolünü satıyor. ABD %25 orandaki petrol satışı ise giderek aşağılara çekiliyor.

Hiç yorum yok: