13 Aralık 2009

Erdal Eren

13 Aralık 1980 günü 17 yaşındaki genç komünistin idam edilişi..

Faşist generaller tarafından 17 yaşında idam edilen genç komünist yoldaşın ölümünün 29 yıl dönümü. Ama onun acısı yine yüreğimizi dağlamaya devam ediyor.

Faşist generaller kapitalist sömürüyü katmerleştirmek için 17 yaşındaki genç komünisti, bu sömürü düzenine karşı mücadele edenlere gözdağı vermek amacıyla "kurban" seçti.


Faşistler,12 Eylül darbesini yapmadan önce devrimci mücadeleyi ezmek amacıyla, idam sehpalarını kuracaklarını hiç sakınmadan beyan ediyorlardı. 12 Eylül darbesinin oluşumu için elinden geleni ardına koymayan Demirel yıllar sonra, generallerin de bunu istediklerini itiraf etti.
Demirel,1979 sonrası azınlık hükümetini kurarak, olayların bastırılması için Genelkurmay Başkanı Evren'le toplantı yaptığını ve onlara ne istiyorlarsa yerine getirmeye hazır olduklarını söylediğini; ama Evren'in en önemli isteğinin askeri mahkemlerin verdikleri ve verecekleri idam kararlarının hemen infaz edilme talebinin olduğunu ve kendisinin de buna itiraz ettiğini beyan ediyordu. Nitekim Erdal yakalanır yakalanmaz, kimin vurduğunun belli olmayan askerin öldürülmesini onun üstüne yıkılıp, idam edilmesi için harekete geçtiler.Generaller, askeri mahkemeye iki celsede Erdal'a idam kararı verdirttiler.
TDKP, GKB'li olan genç yoldaşlarının faşist genereller tarafından "kurban" seçildiğini görerek, hemen Erdal'in idamına karşı kampanya başlattı.Uluslararası kardeş komunist partilerin de yardımlarıyla, Erdal'ın idamına karşı kampanya büyük ses getirdi.Almanya'da SPD Başkanı Willy Brandt da bu kampayayı destekledi ve 17 yaşındaki genç komünistin idam edilmesine karşı çıktı. Avrupa'da, Güney Amerika'da ve dünyanın bir çok ülkesinde Erdal'ın idamına karşı, önemli sayıda tanımiş yazarlar,sanatcılar, siyasetciler seslerini yükselttiler veTürk devletine idam kararının infaz edilmemesi isteklerini iletenlerin sayısın büyük boyutlara erişmişti.Türkiye'de ve Türkiye dışındaki bu kampanya, o dönemde işbaşında olan Demirel hükümetini generallerin isteğini yerine getirmemek zorunda bıraktı.
Nitekim askeri yargıtay "askerin nasıl öldüğünün belirsiz olduğuna" hüküm verek idam kararını bozdu. Ama faşist generaller boş durmadı, 12 Eylül darbesiyle iktidarı ele geçirir geçirmez ilk yaptıkları işlerin başında Erdal'ın idam kararını askeri mahkemeden tekrar çıkartmak ve idam kararını onaylamayan askeri yargıtaydaki daireyi lağvetmek oldu. Böylece işçilerin, emekçilerin ve devrimcilerin, sosyalistlerin mücadelesini acımasız bir tarzda ezmede ne kadar " kararlı olduklarını", hiç kimsenin kendilerini etkileyemeyeceklerini de kanıtlamış oluyorlardı! "Erdal'ın idamına karşı olanlar bizi yolumuzda döndüremez" diyerek 30'a yakın genç devrimciyi idam ettiler.
12 Eylül öncesi Türkiye faşist generallerinin bu kadar acımasız olmalarına neden olacak bir ortamın bulunmadığı açıkca ortadaydı."Devlet otoritesinin" etkisiz hale geldiğinden dem vuran generaller yalan söylüyorlardı.İşçi ve emekçilerin mücadelesi esas olarak ekonomik mücadele düzeyindeydi.Burjuvazinin iktidarını tehdit edecek ne bir ayaklanma vardı, ne de bunu gerçekten hedefleyen kitlesel siyasi mücadele. Zaten ülkenin büyük bölümü sıkıyönetimin idaresi altındaydı. Devletin otoritesinin egemen olmadığı bir avuç toprak parçası dahi yoktu.Tabii ki işçi ve emekçileri ayaklandırmak, kapitalizmin ekonomik krizini burjuvazinin sırtına yıkmak isteyenler vardı. Ama mücadele henüz bir ayaklanma aşamasına gelmemişti ve gelmemesi için caba harcayanların sayısı, gelmesini isteyenlerden daha çoktu."Silahlı çatışma" diye abartılan olaylar,generaller tarafından örgütlenen sivil-faşist çetelerin saldırıları ve devrimcilerin kendilerini bu saldırılara karşı silahla korumak zorunda kalmalarıydı. Nitekim,devrimciler faşaistlere karşı sılahlı savunmaya girdikleri için Maraş katliamının Çorum'da tekrarlanmasına fırsat verilmemişti.Generaller ülkede panik yaratmak için sıvıl-faşist cetelere, önde gelen demokrat aydınları öldürtüyordu ve insanları "can korkusu" içine itiyordu.
Fatsa ve İzmir Tariş, Gültepe olayları generallerin darbe yapmasının ilk deney taşlarıydı. Buralara saldırarak, kendilerine karşı kitlesel bir karşı koyma hareketlerinin meydana gelip gelemiyeceğini ölçüyorlardı. Fatsa'da demokratik belediyecilikten öte bir uygulama yoktu.Ama buna rağmen Fatsa "kurtarılmış bölge haline geldi" yaygarasıyla Fatsa'ya askeri saldırı başlatılar. Fakat ne hikmetse(!) "kurtarılmış bölgede" en küçük bir direnişle karşılaşmadan, başta Belediye Başkanı "Terzi Fikri" olmak üzere tüm devrimcileri birer birer toplayıp tutukladılar.
12 Eylül öncesi ve sonrası olaylar,Türk ordusunun dünyanın sayılı acımasız faşist ordularından biri olduğunu kanıtlıyordu.
Erdal 17 yaşında gencecik bir komünistti; ama bu acımasız faşist generaller çetesinin karşısında boyun eğmedi. TDKP'nin savunduğu Marksist-Leninist ideolojik ve siyasi çizgiye olan inancı ve kapitalizmin yarattığı açlığa, çaresizliğe karşı öfkesi ve sömürüsüz, sınıfsız bir toplum uğruna mücadele azmi, komünist toplum tutkusu, faşizme boyun eğmemesini sağlıyordu. Erdal, kendisinin işçi ve emekçilerin mücadelesini bastırmak, kitlelere gözdağı vermek için "kurban" seçildiğini biliyordu. Mahkeme boyunca hep bunu dile getirdi.
İdam sehpasında, aynen Denizler gibi,"yaşasın Marksizm-Leninizm,yaşasın TDKP' haykırışıyla yeri göğü inletti. Bunun için Erdal işçi ve emekçilerin sömürü ve zulme karşı mücadelesinin isyan bayrağı olmaya devam edecek! Marksizm-Leninizm yaşadıkca, onun uğruna gözünü kırpmadan ölümü kucaklayan Erdal'lar yaşayacak ve yaşamaya devam edecek! Aynen Denizler gibi...
Yaşasın Marksizm-Leninizm!Sömürüsüz, sınıfsız toplum uğruna ölen yoldaşlarımız ölümsüzdür ve ölümsüz kalacaklar!
Şan olsun Erdal Eren'e !

1 yorum:

Adsız dedi ki...

KAHROLSUN TASFİYECİ - OPORTÜNIZM , YAŞASIN TDKP

Onlar 78 Şafağının atlıları;
Onlar bir çiçek gibi arı, taze ve renkliydiler.
İnsan olmaktı suçları ve insanları sevmek.
Baskısız, sömürüsüz, özgür bir dünya istediler.
Özgürlüğün doyumsuz tohumları gibi düştüler toprağa. Bire bin verdi başakları.
Kaldırın yattığınız yerden başınızı kaldırın.
Bakın !

Bıraktığınız yerde yürüyor yoldaşlarınız…
Kim demiş ölüm var diye bize ?
Kardeş kardeş atan bu yürekler bizim…
Selam Olsun sizlere…
Selam olsun…
And olsun…

ŞAN OLSUN MARKSİZME - LENİNİZME

KAHROLSUN FAŞİST DİKTATÖRLÜK

YAŞASIN TÜRKİYE DEVRİMCİ KOMÜNİST PARTİSİ

SAVAŞIYOR ERDALLARIN;
TÜRKİYE GENC KOMÜNİSTLER BİRLİĞİ