28 Ağustos 2006

İranlı bir grup üniversite öğrencisinin Hugo Chavez’e mektubundan
23 Ağustos 2006 -
Sayın Hugo Chavez,

Venezüella Devrimi’nin destekçileri olarak, İran’ı ziyaret ettiğiniz şu sırada İran rejimi ile ilişkinizle ilgili konularda size bilgi vermek isteriz.

İranlı işçiler 1979’da Şah rejimini devirdiler ama ardından iktidara gelen İslami rejimde hiçbir payları yoktur. 1980’lerde bütün sendikalar kapatıldı ve bütün işçi militanları ve solcular (istisnasız) tutuklandı, binlercesi idam edildi. Sol güçlerin sistematik olarak ortadan kaldırılması 1989’da tutuklu ve mahkumların hapishanelerde kitlesel olarak idamı ile doruğa ulaştı ve bu kitlesel idamlar emperyalist kitle iletişim araçları ve bütün ‘insan hakları’ örgütleri tarafından tamamen göz ardı edildi. Bu olayın önemi ancak, bu katliamların ve göz ardı etmenin, Dünya Bankası ve IMF’nin, İran ekonomisine yeni-liberal politikaların empoze edilmesiyle sonuçlanan İran’a büyük müdahaleleri ile aynı zamana rastladığı bilinince kavranabilir. Bu dönemden sonra, İran’da emekçi kitleler için felaket getiren ekonomik uyum politikaları başladı.

Sayın Başkan,
Venezuelalı işçilerin emperyalist şirketlerin yeni liberal politikalarının uygulanmasına karşı mücadelesi işçilerin devrimci direnişine yol açtı ve Venezüella’nın seçilmiş başkanı olarak siz, sık sık Güney’in Emperyalist yeni liberalizme karşı birliğinin gereğini vurguladınız.

Sizin söylediklerinizin aksine, İran’da kapitalizmin emekçi sınıfa karşı saldırısı, solun katledilmesinden sonra, günden güne ağırlaşıyor. Bir gün geçmiyor ki, devlet radyosu ve televizyonu, hepsi de özelleştirmeyi öven ‘ekonomik uzmanları’ erkana çıkarmasın; bu uzmanların tarzı Milton Friedman’ı bile utandıracak bir tarzdır. İslam Cumhuriyeti, kendi Anayasasının 44. maddesini açıkça ihlal ederek, kamu sektöründeki madenler, doğal kaynaklar, bankalar ve başlıca endüstrileri kapsayan büyük bir özelleştirme kampanyasına girişti.

Şimdi İran’daki işçilerin (size) sorduğu soru şudur: “Dünyanın en kapitalizm yanlısı ülkelerinden biri ile nasıl olur da Yeni Liberalizme karşı birleşmeye niyet edersiniz?”

İran’da özelleştirmenin empoze edilmesi ve çalışanların en asgari gelirden bile yoksun bırakılması baskı yoluyla gerçekleştirildi. Burada birkaç örneği dikkatinize sunuyoruz:

- 2003’de rejim üniversitelerin özelleştirilmesine girişti. Öğrenciler bütün ülkede büyük gösteriler yaptılar. Hükümet öğrencilere saldırmak için bütün güvenlik güçlerini seferber etti ve tutumunu değiştirmeyi reddetti. 2003’de binlerce öğrenci tutuklandı.

- Geçen yıl (başkent Tahran’daki) Vahid Otobüs Şirketi işçi sendikası, liderlerinden biri olan Mansur Osanlu’nun tutuklanmasını protesto için grev başlattı. Rejim bu işçileri ve ailelerini tutukladı. Hapishanelerde bu işçiler, eşleri ve çocukları dövüldü, hakarete uğradı. Osanlu hala hakkında dava açılmadan Evin Hapishanesi’nde tutuluyor ve birçok sendikacı şirket tarafından işten atıldı.

İran’da işçi sendikaları, işçi eylemleri yasaktır ve devlet sadece (resmi devlet sendikası-çn) Haneyi Karger (İşçi Evi) ve İslami Konseylerin işyerlerinde çalışmasına izin verir. Bu iki örgüt işçileri kontrol altında tutmak için devletin ajanları olarak çalışır. İşçi sınıfının herhangi bir kesimi, devletten bağımsız sendikalarda örgütlenmeye çalışınca güvenlik ve istihbarat örgütleri ile karşı karşıya kalır. Grev yasadışıdır ve greve katılan her işçi suçlu sayılır.

Sayın Başkan,

Venezuela işçi sınıfının kaderi bütün dünyadaki,özellikle de üçüncü dünyadaki işçilerin kaderine bağlıdır. Bir insan hem Venezüella işçilerinin destekçisi olup, hem de aynı zamanda İran işçilerinin trajedisini göz ardı edemez. Bu hata ilk planda Venezüella devrimine ve İran’daki işçilerle dayanışma içinde olmak isteyen ülkenizdeki emekçilere (zahmetkeşler) zarar verir. İran rejiminin devrimci olduğunu iddia etmek –ki bu sizin yaptığınız hatadır- Venezüella halkını kandırmaktır ve Venezüella halkını İran’daki asıl müttefiklerinin –İran işçi sınıfı- desteğinden yoksun bırakır.

Sayın Chavez,

İslami fundamentalizm geçen yüzyılda birçok solcuyu kandırdı. Sovyetler Birliği’nin Orta Doğu’daki karanlık diktatörlüklere verdiği destek kendisine utançtan başka bir şey getirmedi. Bu fundamentalistlerin görünüşteki ABD karşıtı tutumları eğer 20. yüzyılda bazı insanları kandırdıysa bile, bugün onların retorikleri ile anti-emperyalizm arasındaki fark herkes için açıktır. Kapitalizmin milyonlarca kurbanının gözlerini Venezüella’ya diktiği bir zamanda, emperyalizm için, bu ülkenin adını Suriye ve İran’la ilişkilendirmekten daha iyi bir hediye olabilir mi? Lütfen (İran cumhurbaşkanı Mahmud) Ahmedinejad’ı sizin denginiz olarak gösteren emperyalist propagandayı durdurun.

İran Üniversitelerinden Bir Grup Öğrenci,
Venezuela Devrimi için zafer umuduyla.

Hiç yorum yok: