18 Haziran 2009

İ.Sabrı’nın “incileri”

İ.Sabrı’nın “incileri”
Evrensel gazetesinin 17 Haziran 2009 tarihli sayısında “Gerçekler ve mücadele “ başlıklı makalede İ.S,Dr Celal Emiroğlu isimli “yazarının” çok önemli! “ekonomik görüşlerine” atıf yaparak kapitalizmin ekonomik krizinin Türkiye’deki etkileri konusunda yapılan propagandaları abartmalı olduğunun iddia edebiliyor.”Emrioğlu özet olarak ‘ İşsizlik oranlarının yüksek gösterilmesini hükümet ve patronlar da istiyor.Çünkü böylece,bir yandan işçileri ve işsizleri baskı altına alıp ücretleri düşürmeye,işçileri *ne iş olursa,ne ücret verirseniz onu yaparım* demeye zorluyorlar’ tespitinde bulunuyor.Emrioğlu , bu tespite birde;hükümetin uluslararası tekellere ülkeyi pazarlamasını da ekliyor ‘çünkü’ böylece uluslararası tekellere,’bakın Türkiye’de birkaç dolara çalıştıracağınız milyonlarca işçi var 'demek istiyorlar’ diyor Emiroğlu. Emiroğlu,bir adım daha atarak ve haklı olarak,’istihdam için çıkarılan paketlerin de istihdamı amaçlamadığına,bunların patronlar para aktarmanın vesilesi yapıldığına’ dikkat çekiyor.
Elbette ki Emiroğlu yerden göğe kadar haklıdır.......” (a.g.m)
Peki İ.S iddia ettiği gibi; her haliyle burjuva ekonomisti olduğu belli olan bu Emiroğlu’nun ileri sürdükleri doğrumu? ve de “ Marksist ” olduğunun ileri süren birinin “ bu görüşler doğrudur” demesi haklımı?.
Her şeyden önce “işçiden yanaymış” gibi ifade edilen bu görüşler, kapitalizmin niteliğinin ve Türkiye gerçeğinin inkarıdır.Çünkü Kapitalizmin temel yasalarından bir olan işsizliğin yaratılmasını ekonomik kriz dönemlerine has bir olguymuş gibi gösteriliyor.Oysa,kapitalizm geliştikçe, sermaye büyüdükçe, kar oranı nispi artış gösterse de mutlak olarak azalır. Bu durum burjuvaziyi artı-değer oranın yükseltmek için daha az işçiyle üretimi artırmaya, bu yola kar oranlarının düşmesini önlemeye zorlar. Yani kapitalizm istikrar dönemlerinde,de durmadan ve kaçınılmaz olarak işsizliği yaratır, ve giderek çoğaltır. Ve yine kapitalizmin durmadan yarattığı ve çoğalttığı bu işsizlik,çalışan işçiler üzerinde baskı aracı olarak işlev görür ve işçileri “ne iş olursa,ne ücret verilerse onu yaparım” konumuna sokar.
Aslında, Emiroğlu ve onu haklı bulan İ.S kapitalizm ekonomik kriz içinde olmadığını ileri sürmeğe çalışıyorlar. Akılları sıra kapitalizmin “deliklerin” yamamak istiyorlar. Nitekim İ.S,Tayyip Erdoğan’ın “ Türkiye’de kriz yok” ,iddiasının doğruluk payının olduğunu dahi kabul ediyor. Daha doğrusu “refah toplum kapitalizme” ekonomik krizi yakıştıramıyorlar.Çünkü kapitalizmin ekonomik krizinin üst boyutlara taşıdığı işsizlik ve artan sefalet, kapitalizme karşı sosyalizmi kaçınılmaz şekilde alternatif sistem olarak gündeme taşıyor.Ve de ekonomik krizi yaratan, meçhul Pazar için üretim,serbest rekabet ve durmadan artan oranda kar elde etme “hırsı” dır. Bir yandan,serbest rekabete, pazar ekonomisine dört ele sarılacaksın, diğer yandan ekonomik krizin varlığından rahatsız olup, ekonomik krizin dahi inkar etmeye yelteneceksin . Ama ne var ki ,İ.S katıldığı Emiroğlu’nun görüşleri, kapitalizmi savunma tutkusuyla ortaya atılan iddialardır. Kapitalizmin dünya çapında üretimin hızlı bir tarzda gerilediği, ekonomik durguluktan, depresyon dönemine girdiği, en önde gelen burjuva ekonomik kurumların, krizden ancak, 2010 yılının sonunda çıkıla bilineceğini söylemek zorunda kaldığı koşullarda İ.S,”Oysa Patronlar işçileri atarken ‘ne yapalım,kriz var.Siparişler iptal edildi.Satmayan malı niye üretelim’ demiyorlar mı?.
Bu durumda da ; işçinin,sendikacının patrona, hükümete, ‘aslında siz krizi bahane olarak kullanıyorsunuz. Kriz sizi işçi atmak zorunda kalacak kadar vurmuyor’ diye diklemesi gerekmez mi?”( İ.S –a.y) Patron ve hükümet kriz var diye işçileri çıkarıyor,İ.S hayır dünyayı kasıp,kavuran kapitalizmin kriz diye bir olay yok, siz yalan söylüyorsunuz diye biliyor!. Şimdi bu , “kriz olduğu zaman” patronların veya hükümetin işçileri işte çıkarmasını haklı gösteren bir mantık değil mi? Bu,kapitalist ekonomiyi savunmaktan başka neyin ifadesidir?. Eğer patron kriz var diyerek işçi işten atıp,açlığa terk ediyorsa, işçiye Latin Amerikalı işçilerin, Fransa’daki işçilerin yaptıkların örnek göster, “fabrikaları işgal edin, üretimi kar amacı taşımayacak şeklide komiteler kurarak üretin ve satışa sunun “ demek gerekmez mi?.Çünkü karı ortadan kaldırdın mı? ekonomik krizin işçiye zararı olmaz ve bir yandan da sosyalizmin embriyonların kapitalizmi koşullarında sergilemiş olursun. Bunun yerine işçiler işten atılarak, düşük ücretler ile çalışmaya zorlanıyor iddiasıyla neo-liberal politikaların ve 12 eylül rejiminin yarattığı Türkiye gerçeğinin inkarına gidiliyor. 12 eylül faşist darbesinin esas amacı, iç ve dış tekeller için Türkiye’yi, ucuz iş gücü “cenneti” yapmaktı. Ve bunu başardı. 10 milyonun üzerindeki işçilerden azınlık kesimine sendika ve grev hakkı tanırken, diğerlerini sendikası, grev hakkı olmaksızın patronlara teslim etti ve Türkiye’yi,Çin,Hindistan sonra gelen en ucuz iş gücünün var olduğu “dünya ülkesi” haline getirdi. İ.S,sendikalı işçilerin dışında işçi tanımıyor!
Türkiye’de kriz döneminde sendikalı işçilerde müşkül durumda. Sendikalı işçilerin bulunduğu fabrikalardan da işçi çıkarılıyor.Bunun için bu işçilerde huzursuz.
Dünya burjuvazisinin neo-liberal politikalarının en temel hedefi, dünya çapında ucuz iş-gücü piyasası yaratmaktı ve bunu “refah toplum” diye lanse edilen Avrupa da bile gerçekleştirdi.Burjuvazinin kapitalist ekonominin istikrar döneminde yürürlüğe koyduğu ucuz iş gücü yaratma politikası “kriz döneminin bir olaymış” gibi lanse ediliyor.Kapitalizmin varlığı artı -değer sömürüsüne dayanır. Artı-değer sömürüsü ucuz iş-gücünü yaratır.Kapitalizmin bu gerçeğini krize bağlamanın bir nedeni var mı?.
Evet, İ.Sabri’nin inkarına rağmen kapitalizmin krizi işsizliği çığ gibi büyütüyor.Ve ekonomik krize yol açan esas neden ; ne burjuvazi, nede onun izlediği ekonomik politikalardır, Kapitalizmin bizzat kendi varlığıdır. Kapitalizm varlığının sürdürdükçe, bir ekonomik krizden çıkılıp,diğerine girmek kaçınılmazdır.Bunun için kapitalizme son vermeden, en işsizlikten, ne açlıktan, ne sefaletten, nede ekonomik krizlerden kurtulmak mümkün değil.
DİSK’in krizle birlikte 12 eylülün faşist işçi yasalarına karşı mücadeleyi başlattığı,Türk-İş’e bağlı bazı sendika şubelerinin dahi genel-grev çağrısı yaptığı dönemde işçi sınıfının top yükün kapitalizme karşı seferber edilmesinin koşulları doğduğunun göz ardı ederek,sadece patronları ve hükümetin politikasını hedef almaya çalışmak mücadelenin dışına düşerek tecrit olmaktan başka bir şeye yol açmaz

Hiç yorum yok: