20 Aralık 2005




S.Alaz isim ile sözde TDKP’ye sahip çıkana! bir kaç laf



Yazında,THKO-TDKP cizgisini izlediğini iddia ediyorsun ve TDKP ileri “sağ oportinizme “karşı mücadele etmeğe veTDKP’ye sahip çıkmaya çağrıyorsun. Ama yazdığın bröşürün içeriği iddialarını tümüle yalanıyor.Ilk önce THKO’la, İ. Kaypakkaya’nın TİKKO, Mahir Cayan’ın THKÇ-P arasında hiç bir farklılık görmüyorsun,aksine bir bütünlermiş gibi ele alıyorsun. Oysa İ.Kaybakkaya, doğmatik bir Mao’cudu. Mao’nun sağ ve “sol” revizyonist görüşlerini içeren eklektik düşüncelerini aynen savunmuştur ve buna uygun olarakta,1973 sonrası TIKKO’da İ.K’nın sağ oportiniz görüşlerine sahip çıkanlar”H.B” (şimdi aynı çizginin devamı MLKP)adı altında örgüt kurdular, Maocu “sol”luğu savunanlarda “partizan” adıla bir grup oluşturdular. M.Cayan ise Modern reviyonizmin güçlü etkisi altında idi.1980 öncesi “Parti Bayrağı” isimli aylık dergimizde, gerek İ.K’nın, gerekse M.C’nın görüşlerini eleştirdik ve THKO ile aralarındaki farklılıkların açığa çıkardık. Ama senin bunlardan haberin olmadığı gibi “TDKP” li olduğunu ileri sürüp, İ.K’nın görüşülerine sahıp çıkarak “ağa-patron devletinden” dem vuruyorsun.TDKP’ler,her dönemde silahlı mücadelenin esas mücadele biçimi olduğun söyleyen 1971 hareketinde ,THKO’ların, M.L yoluda ilerlemelerinde ve M.L bir program temelinde işçi sınıfını Komünist partisini kurmaya çalışmalarında, Hüseyin İnan’ın yazdığı “devrimin-yolu” broşürde savunduğu M.L görüşlerinin temel teşki ettiğini doğru bir tarzda tesbit ediler.

Senin broşürün okuyan her kes ,kolayca senin “TDKP’ye sahip çıkma “ bir derdinin olmadığını, Ekim’in şefi gibi kariyer beşinde koştuğunu, bunun içinde TDKP’nin merkezini hedef alıp karalamaya çalışdığını kolayca anlar.Bunun içinde bir sürü yalana ve iftiraya baş vurmaktan geri durmuyorsun.Örneği:1981 sonrası “TDKP’nin görüşlerini oluşturan M.K üyesi iki kişiden birisinin, DSP ve Ecevit’le ittifak aradığını,hata ittifak kurmak için Ecevitler’le toplantı yaptığın iddia etmekten geri durmuyorsun.1984 yılında yazılan bir broşürü istismar eden Ekim’in şefi bile “ittifak için Eçevitler’le toplantı yapıldı” iftirasında bulunmadı. Demek ki sen o’dan dahi gözü kara bir kariyerizsin. “DSP bröşürü” adıla anılan küçük kitap’da yazılanlar ortadadır , Parti ve çevres ile tartışmak için yazılımış bir broşürdü.O dönemde ,12 eylül generalları kendi kontrolarında partiler kurup, göstermelik seçimlere giderek sözde “demokrasiye “geçiyordu. Ecevit ise 12 mart sonrası yaptığı gibi ,generallara karşımış’casına demogojik bir propagandala, “güdümlü seçimlere katılmayın, güdümlü demokrasi istemiyoruz”la 12 eylül generallarına öfke duyan işçileri ve emekçiler yanına çekmeğe çalışıyordu.12 mart 1971 sonrasıda aynısını yapmış “sol” söylevler, işçileri ve emekçileri etkiliyerek iktidara gelmiş ve egemen sınıflara karşı duyulan öfkeyi yatıştırarak, 12 eylül faşizmin iş başına gelmesinin zeminini hazırlamıştı.Bu durum karşısında “ne yapamız gerektiği” parti ve cevresinde kendiliğinde tartışıldığı gibi (özelikle O dönemde Türkiyeden gelenler) Ecevitin tutumunu çok olumlu buluyorlar, ve Ecevit’in menavralarını anlamıyorlardı. Çoğunun, 12 mart sonrasında sosyal-demokratların nasıl bir taktik izlediklerinde haberleri dahi yoktu.Bunun içinde nasıl bir taktik izlememiz gerektiğini tesbit etmeden önce konuyu parti ve cevresile tartışalım diye karar alındı. Bunun üzerine “DSP broşürü” diye adlandırılan kitapcık çıkarılarak ortak bir görüş oluşturulmak istendi. Böyle bir ortama varılmadan, TDKP’yi dağıtmayı amaçlayan provokasyon dönemi başladı, bir çok hizip birden ortaya çıktı.Ekim’in şefi habiste iken dışarda hizip örgütledi,12 eylül dönemi boyunca hiç bir şey yapmıyan, partini gönderdiği paralarla kendilerini gizleyip, ortada gezen Sonradan H.B örgütüne(TKML’ye) katılan Eski şehirli Metin deyilen kişi (TKML içinde iken polis öldürdü)”TDKP’yi yeniden inşa örgütü”adıla bir hizip kurdu, Ajan-provokator.M.Asal ve Attila Keskin “yurt-dışı “hizipini oluşturdular. Sonradan,TDKP’ yi ele geçirmeğe çalışan Ekim isimli örgütünün şefi , bu broşürü diline doladı.DSP ile “ittifak “ veya işbirliği yapılması konusuda ne karar alınmıştı, nede böyle bir taktik tesbit edilerek parti yönlendirilmişti.Bunun olmadığı çeşitli delillerle kanıtlanmasına rağmen bu iddia ileri sürülüp duruluyor. O dönemde Ayda bir çıkan “devrim sesi”de bu konula ilgili bir tek yazı çıkmadığı gibi, parti içi yayın organında DSP ile ittfakı amaçlayan bir tek satırın dahi yazılmamasının yanısıra, Merkez Komitesinin bu konula ilgili bir genel dahi yayınlamamıştır. Bu bröşüde, yazılan, görüşleri ise Partiyi bağlamadığı, Partinin görüşleri olmadığı özel olarak belirtilmişti ve herkese duyurulmuştu.Tüm bunlara rağmen nasıl olurda, “DSP ile ittifak kurularak sağ oportinizme kayılmıştır.” İddiası ortaya attıla biliniyor? Çünkü ,böyle iddialar ortaya atmadan, rakip gördüğü MK üyelerin karalamadan, bürokrat örgüt yapısıla şekilendirilen “taban”nın aldatılmasına imkan varmı?. Bürokratik örgüt işleyişinde, kim tepeyi ele geçirirse “örgütü” o, istediği şekilde yönetir.Bunun için “çamur at, izi kalır” anlayışıla hareket etmek zorunlu kılınmıştır.

Adı geçen büroşürün içeriğine gelince: Bu yazıda ilk önce 12 eylül genarallarının “demokrasi” manevrasının iç yüzünü açıklanmaya çalışmış,arkasından sosyal- demokratların ve onların lideri Ecevitin 12 eylül öncesi izlediği reformist politikalarla, 12 eylül faşizmin iş başına gelmesine zemin hazırladığı izah edilmiş ve 12 eylül sonrasıda, sosyal.-demokratların reformcu siyasi çizgilerinden vazgeçmedikleri vurgulanmıştı. Tüm bunlara rağmen Ecevitin “güdümlü demokrasi olamaz, biz buna karşıyız” söylevler ile 12 mart sonrası izlediği taktiğin benzerini gündeme getirerek tekrar halkı aldatmaya çalışacağı göz önüde tutularak ve halkı aldatmasına fırsat verememek için, Onun generalların “demokrasine”karşı çıkışında ileri sürdüğü ve doğru gördüğümüz talepler için birlikte hareket edile bilineceği söylenmişti.Bu tesbit, Lenin’in, Çarlık Rusyasında reforumcu burjuva partisi Kadek(anayasacı) lerin Feodal çarlığa karşı burjuva demokratik talepler için mücadelede, Rus sosyal-demokratlarını ,onlarla geçici işbirliği yapabileceği görüşleri esas alınarak yapılmıştı.

Türkiye’deki sosyal-demokratlar, batı Avruba olduğu gibi,işçi aristokrat ve bürokrat tabaklarını bir partisi değildir.Ulusal burjuvazinin bir siyasi hareketidir. Bu tanım 1980 öncesi parti tarafından ve kongre belgesilede karar altına alınmıştır.Şimdi sen, Maocu, H.B(şimdiki MLKP) ve partızan ,(sonradan partinin bu görüşlerini kabul etmediğini açıklayan ) ekimin şefi gibi buna itiraz ediyorsun.Çünkü sen, Kongre belgelerini savunduğunu iddia etmene rağmen Maocuların bir uzantısısın.Maocular, Ulusal-burjuvaziyi, uluslar-arası emperyalist-kapitalist sistemden ve mali sermayeden bağımsız bir sınıf olarak ele alıyorlar ve sadece”komprador burjuvazi”yi emperyalizmin işbirlikçisi sınıf kategorisi içine sokuyorlar.İşbirlikci “komprador burjuvazi” tanımı, aynı zamanda bu sınıfın bir ulusal yanının olduğunuda zorunlu olarak ön görür. Nitekin,3 dünya teorisi, bu sınıf tanımının bir uzantısı olarak ortaya atıldı.Oysa TDKP, “komprador burjuvaziyi”uluslar arası emperyalist mali sermayenin, sömürge ve yarı sömürge ülkelerde, sermaye ihraçı temelinde, doğrudan uzantısı olarak yarattığı bir sınıf ve tekelci mali sermaye olarak tesbit etti .Sömürge ve yarı sömürge ülkelerde emperyalizmin işbirlikçisi olan sınıf (büyükyü ve küçükyüle) ulusal burjuvazidir. Bunun içinde sosyal-demokratlar devamlı emeperyalistlerle ve iç tekelci burjuvazi’le işbirlikçisi bir siyaset izlediler ve izliyorlar.Maocu H.B , Partizan ve Ekimin şefi, sosyal-demokratların, emperyalizm’le işbirliğini savundukları ve buna uygun bir polıtıka izledikleri için,bunları, ulusal burjuvazinin politik hareketleri olarak kabul etmiyorlar.Daha doğrusu ulusal burjuvaziye emperyalizmin işbirlikçiliğini yakıştıramıyorlar. Oysa, Emperyalizm ve proleter devrimleri çağında ve kapıtalizmden, sosyalizme geçme döneminde, burjuvazini tüm emperyalist- kapıtalist sistemin kopmaz parçaları haline gelmişlerdir,kapitalizm’e karşı olmayan bir sınıfın emperyalizme karşı olmasına imkan yoktur.Çünkü,emperyalizm, bir politik hareket değil, bir ekonomik sistem ve kapitalizm’in üst aşamasıdır.

Adı gecen broşürdeki DSB ile ilgili görüşlerin yanlış olduğu yazarı tarafından kabul edildiği, ve önemli bir parti toplantısında,yanılgıya düştüğünü, söyleyerek özeleştiri yaptığı yine bilinmektedir.Buradaki yanılgının dış ve iç sebepleri mevcutu.1. Sovyetler , doğu-blokunun vede Arnavutlu sosyalist devletin dağılması birlikte başlayan gericiliğin şaha kalması ve neo-liberalizm döneminin tüm ihtişamıla sahneye çıkmasıla birlikte, sosyal demokrasi, sosyalizme geçişi önlemek için kapitalizm’de reforum yapılmasını isteyen politikasını terk ederek,neo-liberalizm savunan “yeni çizgisini” dönüşü ,önceden görülemedi.2. devrimci ve sosyalist hareketlerin şahsında,12 mart ve12 eylül arasındaki temel farklılığı tam olarak doğru olarak tesbit edilemedi.!2 mart sonrası 1971 hareketi, işçiler ve emekçi kitleler ve gençlik üstünde çok olumlu etki yaratarak emekçilerin sempatisini kazanmıştı.Çünkü o, egemen sınıflara ve onun devletine karşı çıkan bir baş kaldırı hareketiydi. Ecavit ve CHP 1971 devrimçi hareketi halkı uyandırdığını, “sosyalist” fikirlerin tüm Türkiye satıhında yaygınlaştığını görerek,bundan yararlanıp, “sol” söylevlerle ortaya çıkıp, iktidar gelmişti.1971 sonrası “sosyalist” lerin, özelikle 1971 hareketini devam olan örgütlerin güçlenmesinin temel nedenide bu idi.12 eylül’e öncesi , işçileri gençliğin ve emekçi kitlelerin önemli bir kesim 1971 hareketinin devam olan örgütlerin etrafında toplanmıştı. Örneğin: Özelikle, D.Y, Kurtuluş gibi örgütlerle yapılan eylem birliklerinde ,yüz binlerce insan yasa-dışı eylemlere sokula biliniyordu.24 aralık 1979 günü kahraman Maraş olaylarının yıl dönümünde “devrimci örgütler” arası eylem birliği sayesinde, Türkiyenin alt üstüne getirilmişti.Yine 1979 sonrası yapılan ara seçimde seçime boykot çağrısına, işçi ve emekçi kitleler uymuş, şimdiye kadar Türkiye’deki seçimlerde en düşük katlıma oranı gerçekleştirilmiştı. Adana’da işçiler, bizim ve D.Y’la yapılan eylem birliği sayesinde iki kez il çapında greve gitmişlerdi. 12 eylüle doğru ilerleyen sürecde bir sürü eylemleri gerçekleştirmiştik. Emekçi ve işçilere kurtuluş yolu gösteriyorduk ve onlarda buna uyuyordu.Egemen sınıflar ve devleti , ordusu bu gelişmeyi önlemek için genel bir saldırıya geçmeğe hazırlanıyordu.Bunun içinde top yekün ayaklanmayı gerçekleştirerek faşizmin genel saldırısını geriye püskütmek en önemli devrimci görev haline gelmişti ve bunun içinde “genel-grev” çağrısını gündem getirmiş ve genel-grevi eyleme dönüştürmek için çaba harcamaya başlamıştık.Ama kendi içimizde önemli bir kesim başta olmak üzere dışımızdaki devrimcileri faşizmin genel saldırısı karşısında genel grevin zorunlu olduğun kabul ettiremedik. ( içimizdeki kabul etmeyenlerin başıda Ekimin şefini geldiğini özel olarak belirteyim) H.B, Kurtuluş gibi örgütler,12 eylül yaklaştıkca teslimyeciliği yaygınlaştırmak için “geriye çekilme”taktiğini tesbit ettiler. 12 eylül’e doğru,bizde genel grev karşı olanların etkinliği artmaya başladı. 1980 bir mayıs eylemlerinde bu somut olarak tesbit edildi.12 eylül faşizmin saldırıya geçmesile birlikte, genel direnişin yerini teslimliyecilik aldı. Hiç bir devrimci örgüt 12 eylül faşist generallar darbesine karşı genel direniş çağrısı yapmadı. (zaten buna hazırlıklı değildi). 12 eylül faşizm’i karşısındaki teslimyecilik, işçi, emekçi ve gençliği devrimci örgütlerden kopmasına , onlara güven duymamalarına neden oldu. Sovyetlerin ve diğer revizyonist ülkelerin yerini klasık kapitalizme almasıla birleşen , 12 eylül teslimyetcilik

12 mart sonrasının tam tersi,Marksizm’e yönelmeyi değil,Marksizm’den kaçışı gündem getirdi. Böyle bir koşularda, sosyal-demokratların ve Ecevitin’12 Mart sonra gibi bir siyasi taktik izlemiyeceği açıktı. Sovyetlerin dağılabileceği düşünülmediği için 12 eylül karşısındaki teslimiyetcilik, ekonomik ve sosyal hakları kısıtlanan işçilerin muhtemel olarak harekete geçebileceği düşünlülerek teslimyetciliğin kitleler üzerinde yaratığı etki kırıla bilineceği göz önüne getiriliyor ve Ecevit ve sosyal-demokratların 12 mart sonrasına benzer politik taktik izliye bileceği göz ardı edilmiyordu. Ama yanıldık.(12 eylül sonrası ise işçilerin ayağa kalkışı, yatıştırıldı ve 12 eylül’ün işçilere dayattığı çalışma statüsü işçilere kabul ettirildi). Bu koşullarda, bölünen sosyal-demakratların tüm 12mart’ın tam tersi reforumcu politikalarını terk ederek tam anlamıla gerici bir politikanın temsilcileri olarak sahneye çıktılar.

1996 II. Konferans’ın tesbitlerinin ve aldığı kararların yanlışlığının esasın,İllegal partini yerine,legal parti kurulmasının teşki ettiğini vurguluyorsun. Komünist partiler için legal veya illegal örgütlenmek ,bir ilke meselesi değildir. Egemen sınıfın devlet biçimine göre legal veya illegal olarak örgütlenirsin. Önemli olanın örgütün şartlara göre illegal veya legal örgütlenmeye dönüşe bilme yeteneğine sahip olmasıdır.Ve legal “komünist parti”nin parlamentarist bir siyasi çizgi izliyeceği iddiası bir safsatadır. Hitler faşizminin egemen olmasından önce ,Komintene bağlı Batı- Avrubadaki komünist partilerin tüm legaldi, parlamentarist sosyal –demokratlara karşı M.L bir çizgi izlediler Bir çok ülkede revyonist partilerde illegal örgütlü mücadelelerini sürdürdüler ve sürdürüyorlar.Bir partiyi, gerçek komünist veya reformist ve revizyonist olduğunu belirleyen izlediği ideolojik ve siyasi hattır.Yasal partini ve günlük gazetenin eleştirilmesi gereken yasal olmaları değil , 3. dünyacı, ekonomist,ulusalcı görüşlerdır. Özelikle, 1996 II.konferans aldığı kararlar yasal partiye ve günlük gazeteye yol gösteriyor. Bunun için 1981 nisan sonrasımı?”sağ oportinizme”mi düşüldü! Yoksa 1987 toparlanma dönemi le başlayan 1996 II.konferans kararlarıla şekilene “yeni! Çizgi”mi “sağ oportinizmine kapımı açtı? enide sonunda açığa çıkacak. Bu konferansda, GKB’nın dağıltılması için aldığı karar en doğru karardı.Çünkü 1980 öncesi gerçek GKP, YDGD’lerdi,Parti sempatizanı gençler,”Yurt sever gençler!” olarak örgütlenip,yöneticileride GKP adıla bir araya getirilmişti.İyi niyetli ,fedakar genç komünistler, YDGD’lerin yöneticisi yapılıp bürokratlaştırıldı. Bu yanlış ortadan kaldırılarak,Genç komünisleri. Kitle örgütü olarak örgütlenmelerini yolu açıldı.Burada seni dediğin gibi bir yanlışlık yok.




1 yorum:

Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.