22 Şubat 2006

Avrupa konseyinin anti-komünist kararı


Bazılarının iddialarının tersine "Avrupa konseyi" AB'nin bir organı değil. "Totaliter komünist rejimin suçlarını kınama"yı gündemine alan "Avrupa konseyi"ne 46 ülke üyedir. Bu ülkelerin önemli bir kesimini eski Sovyetlere üye ülkelerden gelenler oluşturuyor.Esas olarak "Totaliter komünist rejimim suçlarının mahkum edilmesini" gündeme getirenler ve "Avrupa konseyi"den karar çıkarmaya çalışanlarda,bu eski Sovyetler birliği üyesi ülkelerdir ve bunların başını çekenler ise Baltık ülkeleri, Letonya, Litvanya ve Estonya'dır
Baltık ülkeleri, faşist Hitler Almanya'sının Sovyetlere saldırısının en önemli dayanakları ve destekleyicileridi. Sovyetler dağıldıktan sonra "Bağımsızlık"ları! kavuşan bu ülkelerde iş başına gelen ve hükümeti kuranlar ise bu eski Nazi artıklarıdır. Bunun için Sosyalist Sovyetler birliğinden intikam almanın peşinde koşuyorlar
Letonya, Rusya'nın faşist işgaldan kurtuluşun 50 yılı kutlamaları sırasıda da "Totaliter komünist rejimin "de kınamasını gündeme getirip,AB'ne ve ABD'e bu kutlamalara katılmama çağrısı yaptı. AB'ne üye ülkeler bu isteği geri çeviri iken,Buch Yönetimi, Putin'den böyle kınama yapmasını istedi. ama Putin, Sovyetlerin Hitlerci baltık ülkelerine karşı yaptıklarının doğru olduğunu ilan etmekten çekinmedi. Putin'in bu tavırı karşısında, Buch hükümeti geri adım atıp Rusya'daki kutlamalara katıldı.
Baltık ülkeleri,eski Sovyetlere üye ülkeleride yanlarına alarak bu sefer aynı kararı "Avrupa Konseyi"den çıkarmaya çalıştılar.AB, Baltık ülkelerinde Nazi artıklarının işbaşında bulunmalarına rağmen, bunları üye yapmaktan çekinmedi. Letonya,Litvanya, Sovyetlerden ayrıldıklarından itibaren komünist partileri yasakladılar ve bu yasak hale devam ediği gibi, Letonya'da komünist partisinin başkan ve yöneticileri cezalandırılıp hapise atılmışlardır ve hale ceza- evindeler.Çek Cumhuriyeti'de bugün dahi komünist gençlik örgütü yasaklanmaya çalışıyor. Keza Romanya'da komünist partisi ve onu kurmak yasaktır. Polanya'da, Macaristan'da, Çek cumhuriyetide komünist sembolar yasaklanmıştır.
KPD, faşist Hitler dönemide yasaklanmıştı. Batı- Almanya, 1956'da KPD'yi yeniden yasakladı. 1968 ler kadar 300 bin kişi "komünist"tır şüphesile sorguya çekilmiş, 30bin kişi hakkında dava açılmiş ve 3 bin kişi KPD'e üye olmadan dolayı mahkum edilmiştır.Bu gün dahi Almanya'da Komünist parti üyelerinin devlet memuru olmaları yasaktır.
Burjuvazinin komünizm'e karşı kini ve uygulamaları bir yana itilip, Burjuva demokraside komünist partisi "yasaklamaz" düşüncesini yaygınlaştırarak, burjuva demokrasinin bir diktatörlük biçim olduğunun göz ardı edilemez. Oysa, Avrupa konseyinde "Totaliter komünist rejimin suçlarının mahkum edilmesi"nin gündeme gelmesi, komünist partisinin yasaklanması, ne burjuva demokrasi ile çelişir, nede onun varlığını zedeler. Burjuva demokrasilerinde komünist partilerinin yasallığa kavuşması tamamen işçi sınıfının, emekçilerin , komünistlerin siyasi güç ve mücadelesi sayeside gerçekleşir. Komünist partilerin yasaklanması onun siyasi, ideolojik ve örgütsel varlığının, mücadelesini ortadan kaldırmaz ve kaldıramaz.
Burjuva devletinin faşist biçimde, olup , olması belirleyen komünist partisinin ve M.L düşüncelerin yayınlanması yasallığı değildir.Tabiki faşist rejimlerde, komünist partisinin yasallığı söz konusu olmadığı halde, burjuva demokrasileride komünist partisi ve komünist düşünce yasallığa kavuşa bilir. Bunun için komünist partiler burjuva demokrasisi koşullarıda dahi yasaklana bilinecek olmalarından dolayı hiç bir şekilde çalışma ve örgütlenmesini tamamen yasallıkla sınırlıyamaz.
"Avrupa konseyi"nin "Totaliter komünist rejimlerinin suçlarının mahkum edilemesi" gündemini, Türkiyenin AB'ne üye olup olmama tartışmasına dayanak yapmak, Türkiye'nin sözde"ulusal kapitalizm'in ve ulusal devletinin!" savunma adına AB'ne üye olmaya karşı çıkmayı haklı çıkarmak gülünçtür. AB egemenliğini burjuva demokrasi ile sürdürüyor ve hale hazırdaki sınıf mücadelesinin koşulları onun, burjuva demokrasi ile egemenliğini sürdüremez şartlara sürüklememiştir. Bunun içinde şimdilik faşizm'e karşı burjuva demokrasisiden yana tavır alıyor. Avupa konseyinin almaya çalıştığı karar AB'nin kararımış gibi lanse etmek, birilerinin "ulusal kapitalizm"i savunma görüşlerini haklı çıkarmadığı gibi, sınıf mücadelesinin keşkinleşmesi sonucu AB'in burjuva demokrasin, bir yana atıp faşizm'e sarılmıyacağınıda göstermez
Ve aynı zamanda, bugün Avrupa'da sınıf mücadelesinin durumu, 2.Emperyalist savaş sonrası dünya kapitalizm tehdit eden sosyalist mücadele sonucu gündeme gelene McCarthys'lığı yeniden hortlama ve Kapitalist ülkelerde sürekli var oldu ve olmaya devam ediyor. Bugün Doğu Avrupa ülkelerinde ,McCarthy'lık yaşamını güçlü bir tazda sürdürüyor. Türkiye, Latin Amerika, Güney Kore gibi faşist askeri cuntaların egemen olduğu ülkeleri saymaya dahi gerek yok. Batı-Almanya'da 1956 dan 1968'lere kadar "komünizm yasakl"ığı Mccarthy'lık değilmidi?.
"Totaliter komünist rejimin suçlarının mahkum edilmesi" tasarısı,Avrupa konseyindeki oylama sonucu bağlayıcı olmuyan sözde çoğunlukla kabul edildi:Çünkü avrupa konseyideki kararlarının bağlayıcı olabilmesi için 2/3 çoğunluğu sağlamsı zorunludur. Oysa oylamaya katılanları 99 olumlu,42karşı oy verdiğinden 2/3 çoğunluk sağlanamadı. Bu tasarıya red oyu verenlerin hepisi AB'nin batı- Avrupa ülkeleriden olan,komünist parti üyelerinin yanı sıra (ki bunlar azınlıktadır) sosyal -demokratlar hata muhafazakar partilerin temsilcilerdi.
Şimdi bu tasarının resim olarak avrupa konseyine üye ülkelerin hükümetlerini bağlayacak bir karar vasfını taşımaması, Baltık ve Doğu- Avrupa ülkelerindeki komünist parti yasağını ortadanmı kaldıracak? veya yasak kalkmadığı için, Doğu-Avrupa ve Baltık ülkelerinde burjuva demokratik rejimin olmadığınımı iddia edeceğiz.?
"Totaliter komünist rejimin suçlarının mahkum edilmesi" diye öne sürülenler," Vicdan ve din özgürlüğünün kısıtlanması, çok partiliğe izin verilmemesi, 'seçim ve diğer 'demokratik ilkelerin zedelenmesi',ayrımcılık yapılarak azınlıkların sürgüne gönderilmesi, haksız mahkumiyetler, tutuklamalar, 'vatandaşların takip edilmesi,kötü muamele,adil olmayan yargılanmalar, başka ülkelerdeki devrimci komünist hareketlerin desteklenmesi"v.s.
Fakat "Totaliter komünist rejimin mahkum edilmesi"ilk kez Avrupa konseyi tarafından gündeme getirilmedi. "Toteliter komünist rejimin suçları"la kast edilen Stalin dönemideki Sovyetlerdir. Bu "suçları" ilk kez gündeme getiren ve mahkum eden Kruşçevciler ve FKP, diğer "Avrupa-komünizm"i savunan revizyonist komünist partiler'idi. Kruşcev, SBKP 'in 20 kongreside ,( şimdi avrupa konseyinin dille getirdiği "Totaliter komünist rejimin suçların"ı) gündeme getirip mahkum etmişti.ve Hitlere yardım eden, ve başka yerlere sürülen "azınlıklar" af edilip, yerlerine geri dönmelerine izin verilmiştir, Sosyalizm düşmanları, hata Hitlerci saldırganlara şu veya bu şekilde yardım edenlerin tümü af edilmişti. Sovyetler birliği dağıldıktan sonra, Baltık ve benzeri ülkelerde , Hitlerci faşistlerin kalıntıların hükümete gelmelerinin, anti-komünizm'i kendilerine bayrak edilmelerinin esas nedeni Kruşçeci revizyonizm'in karşı- devrimci eylemleridir.
Bir dönem Kruşçevçi revizyonizm'nin peşinde giden komünist partiler, bugün Avrupa konseyinin almak istediği komünizm'i mahkum etme girişimine karşı çıkmaları ve kararın hükümsüz hale gelmesini sağlamaları çok iyi bir şeydir. Bu vesile ile Komünizm'i ölmediği ve ölmüyeceği bir kez daha kanıtlanmasının zemini doğdu. Ama bir dönem Kruşçev'i destekleyen komünist partile,bu tavırlarının Kruşçevci revizyonizm'ini mahkum edilmesile birleştirmeleri zorunludur.

www.yyildirim.de.vu

Hiç yorum yok: