17 Aralık 2005

Denizlerin mücadelesinin çarpıtılması

Deniz,Hüseyin ve Yusuf’un idam edilmelerinin 33 yıllının anılması vesilesile,”solcu” olarak kendilerini lanse edenlerin de,onlara sahip çıktıklarının gözetliye biliyoruz. Tüm bunlar,Denizlerin, Türkiye devrimci mücadelesine (silinmiyecek tarzda) damga vurduklarının somut göstergesini teşki ediyor.

Türk-solu” isimini kulanarak, dergi çıkaranlar, Denizlerin M.L “değil”de “anti emperyalist,ulusalcı” oldukların ileri sürmekten geri durmuyorlar.Bu iddialarını kanıtlamak için çeşitli gerekçeler öne sürmekteler.

Deniz,hapiste iken, Türk-sol dergisini okuması” onun”yurt-sever ve ulusalcı” olduğunun kanıdıymış! Her şeyden önce,bu günkü “Türk-solu” isimli dergile, geçmişin “Türk-solu” dergisi (içerik açısından ) tam olarak, bir, birlerinin benzerı ve devamı olduğu iddia edilemez.Çünkü,1964,lerde yayınlanan “Türk-solu” dergisinin çıkaranlar, yazılarını yazanlar,Kendisine “komünist” diyen, Şefik Hüsnü’nün TKP’sinin yöneticilerinin ve üyelerinin bir kesimidi.Yani Mihri Belli ve arkadaşlarıdı.

Eski TKP”nin bölünmesi sonucu, Zeki Başpınar(Yakup Demir) hapisten çıkar çıkmaz(ki,diğerlerinden bir kaç sene önce çıkıyor) yurt-dışına kaçıyor ve Sovyet-revizyonistlerinin güdümüne girerek,Kruşçev’cilerin anti-Stalinist kampanyasının gönüllü neferi olarak, Kruşcev’ci revizyonist görüşlerin, Türkiye’de de yayılmasına çalışıyordu.Zeki Başpınar, TİP’nin Eren-Boran tayfasıla işbirliğine girişmişti.

Mihri Belli ve arkadaşları,Sovyet revizyonizm tarafından desteklenen,TİP’in “sosyalist”görüşlerine karşı “savaş” açmıştı.Sovyetlerin,Zeki Başpınar’a destek çıkması,Mihri Belli’yi, anti-Stalinist kampanyaya karşı çıkışa itti.Bu ayrılığın yanısıra,TKP’nin iki kanatı arasıda Türkiye’deki devrim aşaması,iktidara,parlamenter yollamı?,yoksa “sol askeri darbe”lemi?gelineceği konularında farklılıklar da vardı.

Mihri Belli ve arkadaşları, T.C’nin 141 ve 142 maddelerine göre mahkum olmuş, uzun süre habis yatmış,habisten çıkmalarına rağmen, siyasi hakları elerinden alınmış,Türk devletinin baskısı,MİT’in ve siyasi polisin devamlı takipi altında olan “eski komünist”lerdi.TİP yönetiminde olanlar ise,1951 tevkifatından yakalarını sıyırmış,1961 sonrası yasalığa dört ele sarılmış,yasalığın dışına çıkmamaya özel dikkat göstermeyi ihmal etmeyen “TKP” lerdi.TİP yönetim,Devletin TKP’liler üzerideki baskısının kalkmasını istemesi bir yana,baskının pekişmesine çaba harcıyorlardı.Mihri Belli’ler ile ilişkiye geçen her “sosyalist genç” tecrit ediliyor,örgütten attılıyordu.TİP’li(sonradan FKF’li) gençlere,”TKP’lere yanaşmayın, yoksa parti kapatılır,polis onları takip ediyor,sizleride komünist diye tutuklarlar” diyerek onların gözlerini korkutuyorlardı.Deniz,tüm bu baskılara isyan eden, Mihri Belli,Hikmet Kıvılcımlı gibi TKP’lilerle ilişki kuran,ilk TİP’li gençti,Deniz’den cesaret alan diğer TİP’li gençlerde, TİP yönetiminin ambargolarını hiçe sayarak, TKP’lilerle ilişkiye geçmekten çekinmediler.Deniz, bu tutumu aldığı dönemde henüz Lise ögrencisidi.TKP’lerin, TİP yönetimi gibi ,Marks’ın,Engels’in,Lenin’in görüşlerinin öğrenilmesini önlüyen bir tavırlarının olmamasının yanısıra,kurdukları derneklerde,gençlere,Marksist ekonomik-politiği,diyalektik ve tarihi materyalizm’i anlatıyorlardı.TİP tarafından kurulan, onların denetimden olan,FKF’liler TİP yönetiminin ideolojik etkileri altında iken,Deniz ve arkadaşları,ilk önceleri Mihri Belli, Hikmet Kıvılcımlı gibi eski TKP’lerin görüşleriden etkileniyorlardı.Mihri Belli,Hikmet Kıvılcımlı,TİP yönetimine karşı mücadelelerinde, Marks’ın,Engels’in,Lenin’in görüşlerine baş vurarak,TİP’lerin anti-Marksist olduklarını kanıtlamaya çalışmaktalardı.Bunun içinde Marks’ın,Engels’in,Lenin’in en temel eserlerini türkçe’ye tercüme ederek yayınlıyorlardı,”Sol yayınlar”ı kuran,”sol yayınlar”ın çıkardığı kitapların ilk türkçe tercümelerini yapanlar,Mihri Belli ve arkadaşlarıdı.(1) Ama,Mihri Belli ve Hikmet kıvılcımlı,Marksizm’e sarılmalarına rağmen önerdikleri siyasi taktikler ile ve özelikle, devlet ve proletarya-devrim,proletarya diktatörlüğü,sınıf ittifakları konusundaki görüşler ile, anti-Marksistlerdi.Deniz ve arkadaşları,bunu, siyasi mücadelenin sıcaklığı içinde kavradılar ve Mihri Belli,Hikmet Kıvılcımlı gibi eski TKP’lilerden uzaklaşarak,ideolojik ,siyasi ve örgütsel görüşlerini oluşturup yeni örgütler kurdular.

Mihri Belli ve Hikmet Kıvılcımlı, kapitalizmden soyutlanan “Emperyalizm”e,özelikle ABD emperyalizm’e karşı mücadeleyi ön plana çıkarıp,”2.ulusal kurtuluş savaş”ın gündemde olduğunu iddia ediyorlardı.Türkiye’nin 1950 sonra tekrar emperyalizm’in hegemonyası altına girdiğini, iktidara,küçük-burjuva Kemalistlerin yerine,toprak ağaları ve işbirlikçi burjuvazinin geldiğini ve bu sınıflar,Türkiye’yi emperyalizm’e özelikle (ABD emperyalizm’ine)ekonomik,siyasi ve askeri olarak bağımlı hale getirdikleri, Kemalistlerin önderliğinde 1. kurtuluş savaşıla, yarı-sömürge Osmanlı devletinin yıkıntıları içinden “yükselen” “bağımsız Türkiye”,tekrar bağımlı Türkiye haline geldiğini,bu bağımlıktan ancak,ikinci kurtuluş savaşıla kurtulunula bilinileceğini ileri sürmektelerdi. Mihri Belli,Şefik Hüsnü gibi “1.kurtuluş savaşı sırasıda” Mustafa Supi’nin yanlış siyasi taktikler izlediğini ön plana getirerek ,Kemalizm’e boyun eğen,teslimiyetçi siyasi çizgilerini yeniden diriltmeye çalışıyordu.

Mihri Belli,Türkiye’nin, Milli demokratik devrim (MDD) aşamasıda bulunduğunu iddia ederek, TİP’in “sosyalizm!” için mücadeleyi gündeme almasını yanlış buluyordu.Aslıda,Mihri Belli,”sosyalist devrim aşamasıda değiliz” görüşler ile,Emperyalizm karşı “Ulusal-kapitalizm”den yana , ama sosyalizm kesin karşı olan “Kemalist”leri ile ittifak kurma amacını güdüyordu.Oysa TİP’in “sosyalizm” diye piyasaya sürmeğe çalıştığı, sosyal-kapitalizm idi.Aybar’ın dilinden”sosyal-adaleti sağlayacağız” lafları düşmüyordu.TİP ”sosyalizm!”görüşlerile, açıktan M.L’e karşı çıkışları la,II.enternasyonal’ın sosyal-demokratlar partilerin Türkiye’deki uzantısıdı. ve “Avrupa-Komünist”partileri ile aynı siyasi,ideolojik görüşleri savunuyorlardı. TİP,”sosyalizm”i parlementer yolla kuracaklarını,seçimle iktidara geleceklerini ve seçimle iktidardan gideceklerini ilan etmişti (2)

Mihri Belli,Hikmet Kıvılcımlı,”parlementer yolla sosyalizm’e geçiş” tezini eleştiriyorlardı,ama bunun yerine askeri darbe ile iktidarı ele geçirme, görüşlerile etkinlik kurmaya çalışmaktalardı.Kemalizm’e dört ele sarılmalarının nedeni, ordu ve devlet konusuda Anti-Marksist düşüncelere sahip olmalarından ötürü idi.Hikmet Kıvılcımlı,Yeniçeriliğin “halk ordusu” olduğun ,”Türk-Ordu”sunun köklerinin yeniçeriliğe dayandığın ileri sürerek,Türk-Ordusunun, “halk ordusu” olduğunu kanıtlamaya çalışmakta idi.Bir yandan Feodal-emperyalist Osmanlı İmparatorluğun paralı, profesyonel ordusu “halk ordu”su oluyor!,diğer yandan bunun devamı olan Türk-Ordusu, “Halk-Ordu”su olma özeliğini hiç kayıp etmiyor!.”peki, her şey bir yana,bu ordu uzun dönemde beri NATO’nun içinde ve onu bir parçasıdır,nasıl olur “halk-ordu”su olma özeliklerini kayıp etmiyor” denildiğide,” Tabi Kemalist halk ordusu olma özelikleri,NATO’ya girilerek biraz zedelenmiştir, ama,27 mayıs’la hale Ordu’nun Kemalist, halktan yana olduğu kanıtlanmıştır” diye cevap veriliyordu.

Mihri Belli ve Hikmet Kıvılcım’lı,Sosyalist devrimle,demokratik devrim arasıdaki ilişkiyi aynen Menşevikler gibi ele alıyorlardı,Leninist aşamalı kesintisiz devrim,yerine Menşevik aşamalı devrim anlayışıla ile olaylara yaklaşıyorlardı.Bunun için demokratik devrim sürecinde,proleteryanın önderliğinin kesin olarak zorunlu ve demokratik devrimin,sosyalizm’e geçiş mücadeleside bir araç olduğu,demokratik devrimin hiç bir zaman amaç olarak ele alınamıyacağını,demokratik devrim, proletarya diktatöryasının egemenliğide en kapsamlı tarzda gerçekleşebileceği,proletarya diktatörlüğü,burjuva devletinin,zor yollula dağıtılıp,parçalandıktan sonra kurula bileceğini öne süren, M.L’in en temel tezle bir tarafa attılarak,Mao Ze dung’un görüşlerini piyasaya sürüyorlardı.

Mihri Belli, özelikle Mao Ze dung’un “halk savaş” ile ilgili düşüncelerini yaymaya çalışıyordu.Kruşcev revizyonizm’inin Anti-Stalinist kampanyasına karşı tavır alan,kendi düşüncesine göre,Stalin sorununa yaklaşıp,Kruşcev’çilere karşı çıkan;Mao Ze dung, devrim isteyen insanların nezlinde önemli prestij kazanmıştı.Ama onun proleterya devrim, sosyalizm gibi bir dertti yoktu.Moa Ze dung Demokratik devrimde ,proleteryanın sınıfsal önderliğini zorunlu görmüyordu.Köylülüğe dayanıyordu ve köylülüğün önderliğide bir devrim stratejisi savunuyor ve mücadelesini bu bakış açısına göre ele alıyordu ve aldı. Köylü devrimi, kaçınılmaz olarak kapitalizm’i amaçlar.Mao Ze dung “Çin özgür sosyalizm” ile Çin’deki kapitalizm’in süreç içindeki gelişmesinde izliyeceği yol kast ediyordu.(3) Yarı-sömürge,feodal üretim ilişkilerinin egemen olduğu Çin’i , gelişmiş ulusal kapitalizm’in bir ülke haline getirmeyi amaçlayan Mao Ze dung , demokratik devrim sürecindeki sınıflar arası ittifak politikasınıda buna göre ayarlamıştı.Köylülüğün, toprak devriminin, kapitalist gelişmenin temel unsurunu oluşturması,Mao Ze dung’u, kapitalizm’in gelişmesiden çıkarı olan, feodalizm’in radikal bir tarzda tasfiyesini isteyen, ulusal burjuvazi ile ittifak kurmayı esas almasını zorunlu kılmıştı.(4) Bunun için, Mao Ze dung,sosyalizm’i amaçlamıyan demokratik devrim stratejisine uygun bir ittifaklar politıkasının kurucusudu

Mihri Belli, Mao Ze dung’un demokratik devrimdeki sınıflar arası ittifak politikasını cuntasal darbeye uyarlamaya çalışıyordu.(5)ve Türkiye’de, feodal üretim ilişkileri egemenmi? değilmi? tartışmasını gündeme getirdi.Oysa Mihri Belli’yi ilgilendiren, Türkiye’de, hangi üretim tarzının egemen olduğunun tesbiti değil,Mao Ze dung’un demokratik devrim sürecinde proletaryanın sınıfsal önderliğini zorunlu görmemesidi. Nitekin Çıkardıkları,”Aydın” dergisi ile Türkiye’de, işçi sınıfının devrimde önderliğinin objektif koşularının olmadığını, sosyalizm için mücadele etmenin gereksizliğini! kanıtlamaya çalışmaktalardı.”Türk-solu” ve Aydınlık dergileri, MDD için Kemalistler ittifak kurmanın zorunlu olduğuna dayır görüşler yaygınlaştırıyordu.Tabiki bununla yetinilmiyordu,Kemalistler ile “komünistler” arasıda anti-emperyalist ittifak örgütü adı altında “Dev-güç “ kurulmuştu. Mihri Belli,Aybar tarafından ,FKF’nin başkanlığına getirilen Doğu Perincek’i kazanarak FKF’yide “Dev-güç”e katmıştı.(6)

Mihri Belli,Kemalizm’i “ulusal küçük burjuva” hareketi olarak lanse ediyor,kurtuluş savaşındaki orduyuda “halk-ordu”su olarak gösteriyordu.Tüm ümitini ordudan geleceğini düşündüğü “sol cunta”ya bağlamıştı.

Kemalizm’in sınıfsal konumula ilgili tahlillerde bu amacına hizmet etmesi için ortaya attılıyordu. Oysa,ulusal kurtuluş savaşına önderlik edenler, küçük burjuva sınıflarına tekabül etmediği gibi Kemalizm isimi takılan siyasi hareket izlediği çizgile ,küçük burjuva sınıflarının değil,toprak ağalarının ve bu sınıfla iç içe olan tefeci-tüccarların menfatını gözetlediğini gösteriyorlardı.(7)

O,dönemde küçük burjuva sınıfların ana gövdesini yoksul köylülük oluşturuyordu.Feodal bağımlığın pençesi altındaki,self konumudaki köylülüğün burjuva anlamda özgürleşmesi,feodal üretim ilişkilerinin “toprak-devrimi”le tasfiyesile münkün olabilirdi Kemalist’lerin bırakın “toprak- devrim”ile büyük toprakların, topraksız köylülüğe dağıtmasının,reforumcu yollarla dahi,topraksız köylülüğü( yani selfleri) feodal boyunduruktan kurtarmak için, toprak sahipi yapmaya yanaşmamışlardı.Niteki, Komintern,Kemalizm’in anadolu toprak ağalarının ve tefeci-tüccar sınıflarının siyasi haraketi olduğunu tesbit etmişti.Kurtuluş savaşı, Türkiye’deki egemen sınıflar arası mücadeleye ve iktidar değişikliğine tekabül eder. Yani,Feodal- merkezi Osmanlı devleti ve bunula sıkı iş birliği içinde olan, Rum,Yahudi,Ermeni azınlıklara mensup burjuvalarla, anadolu toprak ağaları ve Türk kökenli tefeci-tüccarlar, arası iktidar mücadelesidi.Lenin’in, Stalin’in,Komintern tesbitide buydu.Ama, Şefik Hüsnü TKP’si (Mihri Belli, Hikmet Kıvılcımlı buna dahildir)Komintern, Kemalizm’le ilgili sınıf tesbitlerini red ediyorlardı(7) Mihri Belli ,Şefik Hüsnü TKP’sinin Kemalizm ile ilgili bu görüşlerini esas alarak “emperyalizm”e karşı mücadelenin temelini, Küçük-burjuvazi ile proleterya arasındaki ittifakın oluşturmasından dolayı, küçük –burjuvazinin hareketi olarak gördükleri Kemalizm ile ittifakın esas alınması gerektiğini iddia etmekte idi..

Mihri Belli,Dergisinin ismini,diğer azınlık ve ezilen ulusların varlığını inkar eden Kemalistlerın görüşlerini haklı çıkarmak ve “Tek ulusun varlığını”kabul ediğini kanıtlamak için “Türk-solu”koymaktan çekinmemişti. O dönemde, Mihri Belli ile birlikte hareket eden Doğu Perincek, “Kürtler ayrı bir ulustur “ diyenlere “savaş açmak”tan çekinmiyordu. Bildiriler çıkararak,”bölücüleri!” lanetliyordu.

Deniz’inde katıldığı “Samsun yürüyüşü”ne gelince: Bu yürüyüş, TİP içinde patlak veren ,çatışmadan yararlanmak ve MDD taraftarının , mevzi kazanmalarını sağlamak amacıla organize edilmişti.O,dönemde TİP yönetimini karşısına alan sadece”eski TKP”liler değildi,Doğan Avcıoğlu’nun “Yön dergisi”, ”sol cunta”nın askeri darbesine karşı çıkan,”sol cunta”nın kıtlesel bir tabana oturmasına engel olan TİP yönetimini hedef seçmişti. Esas olarak “dev-güç”ü kurmaya çalışan,” “Türk-solu” ve “yön” dergileridi.”Yön” asker sivil Kemalist aydınlar örgütleyip,ordudan gelecek darbenin zeminini hazılıyor iken,”Türk-solu” bunun kitlesel tabanını,(gençlik,işçi ve yoksul, topraksız köylülüğe dayanarak) oluşturmaya çalışmakta idi.

Mihri Belli, 1967 TİP içinde M.Ali Aybar’la,S.Eren ve B.Boran arasıda çıkan çatışma sonucu,bir birlerini tasfiye etmek için TİP’in Olağanüstü kongresini toplamalarına kadar geçen sürede, siyasal bir güç haline gelememişti.TİP yönetim içindeki çatışmanın su yüzüne çıkmasına kadar,MDD görüşlerini savunanlar,TİP’den attılıyorlardı.Bunun için MDD’ciler kendilerini gizlemek, gizli çalışmak zorundalardı ,dolayısıla TİP ve FKF üyelerini çoğunluğu MDD’in ne anlama geldiğiden dahi habersizlerdi.

TİP yönetim,Kemalizm konusuda,emperyalizm’in Türkiye’ye egemen olması sürecinin tanımlanmasıdan,v.s Mihri Belli’lerle aynı düşünceyi savunuyorlardı.Ordu’yu ve 27 mayıs hareketini destekliyorlardı. TİP’de,aynen Mihri Belli’ler gibi,Emperyalizm’e karşı ulusal kapitalizm’i savunan bir bakış açısına sahipti.TİP’in programını da yazanlar,Formüle edenler Mihri Belli’leridi.Kısacası,siyasi strateji ve taktikler konusudaki farklılıkları yoktu. Ayrılıklarını esasını, iktidara hangi yolla gelineceği sorunu oluşturuyordu.TİP’in iktidara gelmek için “Kemalistlere ittifak kurmanın zorunluğunu” kabul etmemesi, karşısıda,olağanüst kongre sırasıda ,(ses getirmesi amacıla,) Doğu Perincek,Kemalist 27 mayıs’cılarla,”yön dergisi”le, bu Samsun yürüyüşünü(10)organize etmişti. Bu yürüyüş,”ses getirmesi” bir yana tam bir fiyaskola sonuclandı, yürüyüşün izinini alan “Tabii Senatör” Suphi Kaplan,MİT’in “komünistler ayaklanacak,seni kulanıyorlar”demesi üzerine ,yarı yolda yürüyüşü iptal ediğini açıkladı.Poliste, yürüyüşü Ankara’ya varmadan dağıtı.Deniz,sonradan Doğu Perinceğin bir oyununa geldiklerini anlamıştı.

Deniz’in babasına yazdığı bir mektupu onun “ulusalcı” olduğunun kanıtı olarak ortaya attılıyor. Oysa,adı geçen mektup,Deniz’ni,1966 yıllıda Seyfi Öztürk isimli Demirel’in Bakan’ın İst-Üni’nin Fen fakülteside yuhlanması üzerine Polist tarafıdan yakalanması,sonradan tutuklanması sırasıda ve habiste iken,Babasını,tepkisini yumuşatmak için yazdığı bir mektuptu.Ki, o, dönemde Deniz ve arkadaşları Mihri Belli’nin görüşlerinin etkisi altındalardı.

18,19,20 yaşlarındaki genç insanların birden bire Marksizm kavramalarına imkan varmı?.Komünist partisinin dağıtıldığı,komünist görüşlerin yasak olduğu,anti-komünizm’in en fanatik ve bağnaz tarzda uygulandığı, bir ülkede, Marksist düşüncelerin kolayca kavranmasına imkan varmı?Zaten,Marksizm’in temel eserleri türkçe’ye dahi tercüme edilmediği,yabancı dil bilen, Kolej mezunu, zengi ailelerin çocukların Marksist kitapları okuya bildiği bir dönemde, Marksist düşünceler nasıl kavrana bilinirdi’ki?.

Devrimci gençlik hareketini içinde militanca mücadele,eden,Ünivesiteli gençliği,işçileri,yoksul,ve topraksız köylülüğü, egemen sisteme ve sınıf karşı harekete geçirmeğe çalışan,1968’lerde başlayan,dalga dalga yayılan,15,16 haziran 1970deki ayaklanmasın doruk noktasına çıkan işçilerin eylemlerinin,Rize’de Ordu’da,ve Türkiye’nin dört bir tarafıda üretici köylülüğün yığınsal başkaldırısın içinde yer alan ve onları örgütlemeye çalışan,devrimci gençler,bu süreç içinde Marksizm kavrıyarak,ayrı örgütle kurarak kendinden önceki”Marksist”lerde ayrılıp “bağımsız” siyasi ve ideolojik görüşlerini oluşturdular.

Deniz’lerin ayrı örgütlenmeye başladıktan sonra,”ulusalcı” veya Marksist-Leninist’ olup, olmadıklarını tartışmak gerekir. Şayet, Deniz “ulusalcı”olsa idi, Mihri Belli’den, onu etrafında toplana “ eski”arkadaşlar”ından ayrılmazdı. O,M.L yöneldiği için onlardan ayrı düştü.

Denizler, burjuva devletinin zor yolula parçalanıp,tasfiye ettilmesinde sonra, Proleterya diktatörlüğünün kurula bileceğini ön gören, Marksist görüşleri ışığında hareket ederek,diğer “sosyalist grup”lardan ayrı örgüt kurarak yolla çıktılar.İşçi sınıfının önderliğide,işçi-köylü ittifakını temelleri üzeride ve halk ayaklanmasıla iktidara gelineceği görüşleriden hareketle,barışcıl veya darbeci yolla sözde “sosyalizm”in inşa ettilebileceği tezlerini red ettiler.(11)1971 hareketi adıla anılanların,hepisi emperyalizm’e karşı mücadeleni, aynı zamanda,kapitalizm’e karşı mücadel olduğunu kabul ederek ,emperyalizm’in sömürge ülkelerde bir “iç olgu” olduğunu kabul etmeleri sonucu, emperyalizm’in karşıtı,”ulusal kapitalizm” değil sosyalizm’dır diyorlardı.

THKO, komünist partisini mücadele içinde inşa edilebileceğini doğru bir tarzda tesbit ederiken , mücadelenin biçiminin, silahlı mücadele olması gerektiği konusuda yanlışa düşmüştü. Denizler,”silahlı mücadele esasdır” dedikleri zaman,bunun gerekçesini ne “sürekli kriz”in,nede “suni-dengenin” varlığına bağlamıştı.

İşçi ve emekçi kitleleri ançak silahlı mücadele biçiminin esas alınmasıla ayaklandırıla bilineceği yanlış düşüncesine kapılmışlardı.O,dönemde kavranmayan esas konu, sınıf mücadelesi ve süreç içinde aldığı biçimlerdi.Mücadele ve mücadele biçimleri kendiliğiden var olan olgulardır. Öncünü iradesile ne mücadele ,nede mücadele biçimleri yaratılır.1971’de işçi ve yoksul emekçi kitlerin mücadelesi, silahlı mücadele biçimine kadar tırmanmadan ve diğer koşullar oluşmadan silahlı mücadele esas alınmıştı.Bu yanlıştı ama,buradaki yanlışlık,1971 sonrası yeniden toparlanıp,yeniden örgütlenmeye başladığıda ,tekrar kitlesel siddetin inkarının kanıtı haline getirilerek,12 eylül öncesi tırmanan, her geçen gün büyüyen kitlesel mücadelelerin ayaklanmaya dönüştürülmesinden kaçınlımasının gerekçesine dönüştürlüdü ve 12 eylül faşist darbesi karşısıda teslimyetçi bir politika izlenmesinin zeminin hazırlandı.(12)1971 hareketini yanlışlardan arındırma adına ,onun M.L’e yakınlığı göz ardı edildi.

Deniz, idam sehpasıda,”yaşasın Marksizm-Leninizm “ diye haykırı iken,geride kalıp mücadeleye devam edenler, Marksizm- Leninizm yoludan yürüyün, Marksizm’e,Leninizm’e dört ele sarılın mesajını ilettiyordu.

Sol”culuk adına anti-komünizm’e sarılanlar,Deniz’in mücadelesine sözde sahip çıkıp, onu “ulusalcı” yani burjuva devrimçisi olarak göstermeğe çalışanlar, burjuvalar,.Deniz’in mücadelesinin niteliği,burjuvazi’nin( hiç bir zaman )yemi olamıyacağını bilmemezlikten geliyorlar. Ama,O,Marksist-Leninist’ti. Bunu hiç kimse inkar edemez.

Yıldırım.

www.yyildirim.de.vu

.......................................................................................................................................................

  1. TİP yönetim ise, Marksist ustaların eserlerinin yayınlanmasından rahatsızdı.Savcılar,bu kitaplar hakkında hemen dava açıp , T.C kanunun 142 maddesine dayanak toplatmaya çalıştığı sırada,Aybar,Gençlere” hep Marks’ın,Engels’in,Lenin’in kitapların okuyorsunuz,Bernstein,Kausky’de var, onların kitaplarını okuyun” diyerek, Savcılara( üstü kapalı) destek vermekten geri durmuyordu.

  2. TİP’nin parlementer yolla “sosyalizm”i kuracağını ileri süren görüşlerini,kimi iyi niyetli”sosyalist”ler T.C kanunnun 141,142 maddelerinde kaçmanın manevrası olarak yorumluyorlardı. Oysa bu görüler,TİP yönetiminin samimi düşünceleri oldukları,Aybar’ın “güler yüzlü sosyalizm” tanımıla,1968’lerde Çeksovakya’daki,devlet-kapitalizm’inden, klasik kapitalizm’e geçişi desteklenmeside,Batılı emperyalistlerle,”Avrupa komünist”leri ile aynı saflarda yer almasıla,Lenin’nin görüşlerine karşı açıktan saldırıya geçmesile anlaşıldı.

  1. Sonunda,Çin, Mao Ze dung’un yolunda yürüyerek bugünkü kapitalist Çin’ dönüştüğünü her kes gördü.


  1. Mao Ze dung,Japon işgali sırasıda ise,emperyalistlerin uzantısı komporador burjuvazi ve toprak ağalarıla ittifak kurmaya çalışıyordu.


  1. Mihri Belli,demokratik devrimde, Kemalistler (Yani ulusal burjuvazi) ile ittifak kurmanın zorunlu olduğunu kanıtlamak için Mao Ze dung’ baş vurması, ona çok “pahalıya mal oldu!”,Çünkü Doğu Perincek, ondan daha keskin Maocu olarak sahneye çıktı ve ortalığı “kasıf, kavurdu!”


  1. Doğu Perincek, kendisini FKF başkanlığına getiren TİP yönetiminin itirazına rağmen FKF’yi,Mihri Belli’nin “Dev-güç” ne katması, onun, FKF başkanlığına son verilmesine vesile oldu.Sonunda, Doğu, FKF başkanlığından attıldı ve FKF’de “Dev-Güç” ten çıktı ve “Dev-güç”te işlevsiz hale geldi. Sözde “Küçük burjuva sınıfların siyasi temsilcileri, Kemalist”lerle “işçi sınıfının siyasi temsilcisi komünistler!” arasıda “anti-emperyalist” cephe kurulmuştu! Aslıda tam anlamıla “devrimci sınıflar ittifakı” adı altında bir komedi sahneleniyordu.Çünkü “ işçi sınıfı temsilcisi,komünist!”lerin ne işçi kitleler ile , Kemalistlerin ise ne, küçük burjuva yığınlarıla bir bağları vardı.Kendisine “komünist” diye ad takan “sosyalist aydın”larla,sivil,asker Kemalist aydınlar arasıda “cephe”! kurulmuştu. Bu cephenin kitlese tabanınıda, FKF’ye dayandırılmak isteniliyordu. TİP, FKF’yi “Dev-güç” den çektikten sonra “Dev-güç” tam anlamıla “tabansız örgüt” haline geldi.Çünkü o dönemde “sosyalist”ler adına kitlesel güçü ve örgütlülüğü olan TİP’idi.TİP seçimlere katılıyor ve yüz binlerce,emekçi,işçi yoksul insanları, sokaklara döküyor, ve (1965 seçimleri ile)Parlementoya 15 millet-vekili sokabiliyordu. TİP,FKF gibi Üniversite-gençliği içinde en etkin örgütü kurmuş ve DİSK gibi sendikayı etkisi altına almıştı.Bunun için, Mihri Belli,Hikmet Kıvılcımlı, kendi siyasi ve ideolojik görüşlerin egemen kılmak için, TİP’ni ele geçirmeyi (zorunlu) hedef olarak tesbit etmişlerdi.

TİP hareketinin en”zayıf halka”sını ise FKF oluşturuyordu.FKF ele geçilidiğide,Aybar,Eren,Boran tayfasını etkisiz hale getirmenin yolları açılacaktı.TİP yönetimi,izledikleri pasifist,yasalığa sıkı sıkı bağlı siyasi tavırlarıla, baştaki gerici Demirel hükümetini,onun örgütlediği,dinci-gerici,faşist örgütlerin devamlı saldırısı altında, emperyalizm’e,gerici egemen sınıflara karşı,gençliği,işçi,yoksul köylü kitlelerini hareket geçirerek, toplumsal başkaldırıyı örgütlüyen sosyalist gençler TİP yönetimiden uzaklaştılar ve TİP yönetimini parlamentarizm’ne karşı isyan ettiler.Bu isyanın önderliğini Deniz Gezmiş yapıyordu.1968 Üniversite işgalleri,işgaller sonrası Üniversitelerin “demokratik Üniversite”lere,dönüştürülmesi,faşistlerin,dinci-gericilerin üniversitelerden silinip attılmaları,,Üniversitelerin “sosyalist gençliğin kale”leri haline getirilmesi,v.s,başından itibaren, üniversitelerdeki mücadeleye karşı çıkan,Amerikan emperyalizm’in 6 filosuna karşı eyleme geçen gençleri durdurmaya çalışan, TİP yönetimi,FKF’deki etkinliklerini kayıp etmesine yol açtı.

FKF, çok geçmeden, Mihri Belli’nin görüşlerinin etkisi altıda olan Gençlerin(yani bizlerin)eline geçti. Bu dönemde itibaren TİP yönetim işçiler ve yoksul köylüler üstündeki etkinliklerinide yitirmeye başladılar

Bu günün TKP’si, Deniz’lerin mücadelesine sahip çıkar iken, Harun Karadeniz’ide bu mücadele içinde yer alan “gençler”de birimiş gibi lanse ettiriyor.Harun Karadeniz ve arkadaşları,bu mücadeleler sırasıda,TİP yönetimini en sadık neferleridiler.6.filo’ya karşı eylemlere katılmaları bir yana, Teknik Üniversitenin Gümüşsuyu binalarıda toplanarak Doğma-Bahçe’ye inmeğe çalışan,Deniz’in önderliğideki gençleri engelemek için barikat kurmuşlardı ve bu barikatlar yıkılarak Doğma-bahçe’ye inildi.

(7)Ki,Mustaf Kemal’in kurtuluş savaşı için, Samsun’dan yolla çıkarak örgütlediği ve BMM’ne topladıkları, Anadolunun bu egemen sınıflarıdı.Mustafa Suphi,(Kurtuluş savaşı sırasıda,)bu sınıflarında hedef alınması gerektiğini tesbit etmişti..

(8) !981 sonrası Kemalizm’in yeniden alanıp,pullanıp,piyasaya sürülmesile,”sosyalizm” adına hareket edenlerde, kapitalizmden soyutlana “emperyalizm”e karşı mücadeleyi ön plana getirmek için, Şefik Hüsnü’nün Kemalizm tahlillerine sahip çıkmaktan çekinmiyorlar.Denizleri “kurtuluş savaşı’nın ninlileri büyüyen yurt-severler”olarak lanse edebiliyorlar.

(9) Doğu Perincek’in ve bir kaç arkadaşının FKF’den tasfiye edilmesiden sonra,Mihri Belli, devrimci gençlik içinde mühalefet örgütlemeye başladı.Ankara’da, Doğu Perinceğe dayanarak örgütlenmeye çalışılan mühalefet bir başarı göstermez iken,İstanbul’da tam tersine,Deniz’in önderlik ettiği ve etrafında topladığı gençler ile FKF’nin dışında bir örgüt kurdular.DÖB isimin verilen bu örgüt,FKF gibi,tüm fakültelerde şubesi olan örgüt boyutlarıda bir gelişme göstermemesine rağmen, gençlik içinde millitan bir mücadeleden yana olması,FKF’li gençlerde etkiliyor,TİP yönetiminin burjuva sosyalist, ideolojik ve siyasi görüşlerine karşı olanların sayısı her geçen gün artıyordu.Özelikle,Doğu,Güney-Doğu kökenli devrimci gençler,Mihri Belli’nin Kemalist’ler ile ittifak kurma amacıla,Kürtlerin, ezilen ve ayrı bir ulus olmasının inkar etmesi karşısında,Mihri Belli ve onun etrafıda toplanan gençlerde uzak duruyorlardı.Deniz,O,dönemde dahi,hiç çekinmeden açıktan, M.L’in ulusal sorunla ilgili görüşlerinden hareketle, ezilen bir ulus olan Kürtlerin, kendi kaderini tayın hakını savunuyordu.Deniz’in bu tutumu, ve millitan mücadeleden yana olması, özelikle Doğu’lu ve Güney doğulu gençlerle birleşmesinin ortamını hazırlıyordu.(9)

Oysa, DÖB’in üyelerinin çoğunluğu,,Kemalist ve ulusalcı,cuntacı idiler ve sonuna kadar ;Mihri Belli ile “sol cunta”nın peşinde koştular.DÖB üye olanların, Cihan’ın dışıda hiç birisi Deniz’le birlikte yürümedi.Fırsat bulur,bulmaz Onu gençlik içinde etkinliğini kırmak için özel çaba harcamaktan geri durmadılar.

(10) Hata, Mihri Belli,bu yürüyüşten haberinin dahi olmadığını söylüyordu.

(11) THKO, bunun için,ne 9 mart 1971 “sol cunta”nın darbesine karıştı,nede,12 mart muhtırasını destekledi.THKO’nun dışıda Tüm “sosyalist gruplar” 12 mart muhtırasının öne sürdüğü “reforum”ların gerçekleştirilmesini desteklediklerini ilan ediyorlardı.

THKO,NATO’ya bağlı bu egemen sınıf ordusundan, halkın çıkarı doğrultusuda hiç bir değişikliğin gerçekleşmiyeceğini ilan ederek,bu koşullarda, kim iktidara gelirse gelsin mücadelesine kararlı bir şekilde devam edeceğini haykırıyordu.Denizlerin önderliğideki THKO’un bu tutumu,aynı zamanda Kemalizm konusudaki yanılgılarada cevaptı. Bugün Türk sövenizm’inin bir numaralı savunucusu olduğunu gösteren, İlhan Şelçuk,THKO’nun tavırını ve mücadeleye devam etmesini ,”sol cunta”nın sağcı generallar tarafından tasfiye edilmesinin nedeni olarak gösteriyordu.Oysa,egemen sınıf devleti içindeki değişikliğe tekabül eden İlhan selçuk’un “sol cuntası”da iktidara gelseidi,Nihat Erim’in yaptıklarının dışında hiç bir şey yapamıyacağı açıktı. Sosyal –pratik THKO’nun tüm tesbitlerinin doğruluğunu kanıtladı.

(12) 1971 sonrası izlene siyasi çizginin analizi, ayrı bir yazının konusu olacak.

Hiç yorum yok: